Gönderi

Hicret'e Yeni Bir Bakış. (Güncel Mülteci Sorunu)
Hicret anlatılırken, haklı olarak, Ensâr'ın faziletleri ve fedakârlıkları sürekli gündeme getirilir. Onların elde ne varsa kardeşleriyle bölüşmesi, Siyer ve İslâm tarihi anlatımlarında öne çıkarılır. Ancak şu nokta biraz karanlıkta ve gölgede kalır sürekli: Muhacirler, bütün imkânlarını emirlerine veren Ensâr kardeşlerinin bu fedakârlıklarından çok kısa bir süre istifade etmiştir. İlk birkaç hafta veya ay, kendilerini ağırlayan evlerde misafir kalmışlar, ardından kendi hayatlarını kurma yoluna gitmişlerdir. "Seni mirasçim yapayım" diyen bir Ensâr'ın bu teklifini kabul eden tek bir muhacir yoktur. Aynı şekilde, Ensâr'ın evinde sürekli yaşamaya devam eden muhacir de yoktur. Muhacirlerden Abdurrahman bin Avf'in, sahip olduğu her şeyi kendisiyle paylaşmayı teklif eden Ensâr kardeşine söylediği söz meşhurdur: "Malın da ehlin de sana mübarek olsun. Sen bana çarşının yolunu göster!" Hicreti anlatırken, sürekli "Ensâr'ın fedakârlığı”na vurgu yapmak, aslında hakikatin bir kısmını ifade etmek olur. Muhacirler de az fedakârlık yapmamıştır. Zulümden kaçıp sığındıkları ve yeni yerleştikleri şehri tam anlamıyla benimsemiş, kendi hayatlarını tanzim etmiş, Ensâr'a yük olmama adına azami hassasiyet göstermiştir. Bu açıdan, hicret, sadece Ensâr açısından değil muhacirler açısından da bir destandır. Bir taraf kardeşlerine kucak açarken, diğer taraf da bu içtenliğin hakkını sonuna kadar vermiştir.
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.