Evet, aranan kan kesinlikle bulundu. Aramızdaki Gölgeler'e başlamadan evvel büyük umutlar ile aldığım ve başladığım fantastik bir kitabı -dört gün elimde sürünüp ancak 50 sf okuyunca- maalesef yarım bırakmıştım. Hatta sorun bende sanıp bu kitaba da biraz korkarak başladım. Acaba fantastik bir kitap mı istemiyor canım diyerek. Ay alakası yokmuş! Alessandra şimdiye kadar hep ablasının gölgesinde büyümüş bir kız. Hep ikinci seçenek olmuş, onunla evlenmek isteyen Lordlar tarafından bile. Ablası hep birinci öncelikmiş, bu ailesi -annesi küçük yaşta vefat ettiği için babası ve ablası- için de böyleymiş aslında. O da kendini biraz erkekler ile avutmuş dersek yalan olmaz. Fakat bu durumdan sıkıldığı için artık Kral'ın gözdesi olmak istiyor. Onunla evlenmek ve daha sonra da Kral'ı öldürüp krallığı ele geçirmek tek amacı. Bu esnada da Kral tehlikede tabii. Hem de Alessandra tarafından değil. Ona karşı düzenlenecek olan bir suikast girişimi var çünkü annesi ve babası da o şekilde öldürülmüş. Bu sebeple Alessandra saraya gidip Kral'ın gözüne girdikten sonra bir anda kendini bu olayların çözülmesine yardımcı olurken buluyor. Eh, kendi planını da unutmadan ilerlemesi, zahmet olmazsa da Kral'a âşık olmaması lazım, doğal olarak. Ne kadar başarılı oluyor, onu okuyunca göreceksiniz artık. Aramızdaki Gölgeler öyle güzeldi ki benim için. Gerçekten ilaç gibi geldi. Arka kapak yazısı zaten ilgi çekici ama asla böyle bir şey okuyacağımı düşünmemiştim. Macera, aksiyon, sırlar, aşk, flörtler, mizah, dostluk... Ne ararsanız var yani. Yazardan okuduğum ilk kitap fakat bakış açısını o kadar sevdim ki. Kitabı okurken iki renk post-it bitirdim artık siz düşünün. Karakterler ve diyaloglar çok güzeldi. Bir kez de sıkıldım demedim. Betimlemelerin çok yerinde olduğunu düşünüyorum hem duyguları anlatırken hem de mekan tasvirlerinde çok başarılı buldum. Fantastik dedik ama lordlar leydiler ortalıkta dolaşıyor bu sebeple içinde historical da olması benim için bir artıydı. Bir ara böyle bi' ufak aşk üçgeni olacak sandım, ödüm koptu. Ama neyse ki kızımız kendinden ve duygularından emindi. Şükürler olsun. Alessandra'nın asla o burnunu düşürmemesi, net olması, ne istediğini bilmesi çok hoşuma gitti. Belki başlarda özellikle dönemine göre biraz garip gelebilir. Hafifmeşrep diyebiliriz. Fakat üstüne basa basa kadınların "yatak odasında yaptıkları veya yapmadıkları ile tanımlanamayacağını" söylemesi benim hoşuma gitti. Açıkçası sırf bir erkeğe kendini kabul ettirmek için eğilip büzüleceğine, ipleri eline alıp istediği ile birlikte olabilir; benim için sorun yok. Çünkü diğer türlüsünü çok okuduk, artık bi sıktı yani. Kallias'ı çok sevdim. Onu, hissettiklerini, ikilemde kalmalarını ve sorumluluklarını anladıkça daha da ısındım aslında. Alessandra ile muhteşem bir ikili olduklarını düşünüyorum. Aşk, meşk bir yana dostluklarını ve sohbetlerini de çok sevdim. Chill bir şekilde ilerlerken ve gidişat da belliyken öyle bir son elli sayfa geçirdik ki gerçekten özellikle son yirmi sayfayı nasıl okudum bilmiyorum. Ben tahmin etmiştim bazı şeyleri ama bu derece olduğunu bilmiyordum, okuyanlar anlar ne demek istediğimi. Özellikle final bölümler için yıldızlı tam puanı hak etti. Bunun dışında klasik saray günlükleri çok eğlenceliydi. Verilen davetler, yapılan geziler hepsini keyifle okudum. Alessandra'nın ailesinden nefret ettim özellikle ablasını boğmak istedim. Babasıyla olan diyaloglarına da yalnızca kitabın başlarında güldüm. Neyse ki kızımız istediğinde çevresindekilere ağzının payını verebilen birisiydi. Ah bu arada, karakterlerin yaşı 18-20 arasında değişiyor diye bir önyargınız olmasın. Benim öyleydi ama okurken hiç o yaşları hissetmedim. Gayet olgundu karakterler. Son olarak Aramızdaki Gölgeler benim için çok güzel bir kitaptı. Birkaç gün içerisinde hızlıca bitirebilirsiniz. Teknik birkaç redaksiyon hatasına denk geldim ama son derece akıcıydı ve kolay okunuyordu. Tavsiyemdir, alınız ve okuyunuz.

Aramızdaki GölgelerTricia Levenseller · Martı Yayınları · 2022929 okunma

·

171 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.