Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

06:26:31.35
Ciddi bir yol gidiyor, Zaman, mekân, olay birbirinden ayrılınca. Yağmur yağıyor ve bütün hisler rögar kapaklarına, Ağlayacaksa insan neye olduğunu bilmeden, Düşününce hevesi kaçar. Kimse bir hiç uğruna gelip giderken, Kalem herkese bir tercüman olmaya çalışırken, Artık oda yoruluyor ve susuyor. Sustuğu belki de bir kurtuluş, Çünkü bekleyince yoruluyor insan. İlk otobüse bindiğim gibi, Kendi hızımdan biraz hâllice, Zamanı büküp hızlanıyorum. Vakitler düpedüz seçmece, Dışarıda her bir nefes kırgınlık. Elinde var olup hiç olan, Hendeselere kurşunlar. Bedenime sığmayanlarla, Yaşamaya devam ediyoruz keyfimizce, Keyfimizi bozacak insanın muhabbeti. Bir nefesi beş kuruşluk, Bugüne odaklanmış, Aslında bugün dünün yarınıydı. İçi, ruhu, kalbi sıkan şeylerden uzak, Bağımsızlık kazanmak bu mecalimden. Bir günlüğüne bile olursa olsun, Gereksiz dünyadan kaçıp kaçıp gitmek var. Birine bir şey diyorum diye beklenti, Acayip kafamı yorar. Bir gömleğim ve bir ceketim hadi herkese eyvallah. Allah'a sığınmışım yolda, Aklımı, kalbimi bir kudretle dinlerken. Bana yâr olacak kişiyi gördüm rüyamda, Elimi tutuyordu diye, Uyandığımla kaldım. Büyükçekmece'de "Üzüm Sokak" diye bir yeri geçerken, Ne olacağından habersizler kervanına, Katılmışım gibi hissettim sonunda. Halsizliğimi yenmek istiyorum, Bunun ucunda huzur bulurum. Hafif bir karın ağrısı başlar, Düşünceme gizlenir, Akıl susmazsa. Pencerede izleyen evde kalmış kızada, Umutlarına kavuşmasını dilerim. İç dökme organizasyonu bu, Sözlü kavgaların oralarında bir yerinde, Orta kıvam bir İstanbul nefreti başlar. İki otobüs değiştirmiş ayaklarım, Türlü türlü şeylere denk gelip direnmek istiyor. Şimdi durduk yere neden dertlendim? Kalıplara sığmayan bir şekilde, Sözleri, geçmişleri arayıp. Şimdi anılar ve birazda bir şeyler canlanır aklıma, Kendi kurguladıklarım da yanı başımda. Gittiğim yol nereye gider, Neyle karşılaşırım bilmem. Bir sakin dokunuştur bu kendi kendime, Kimseyi tanımayı bilmeden, Kelimelere yoğun kaçışlarım. Bırakın bulutlarda gideyim, Yada galaksi de bir toz parçası kadar, Suzuleyim, yaşamak bu ama belki arayışlardan sonra. Hayatı yüzüne sıçramış insanlarla göz göze, İşte bana böyle malzeme çıkıyor. Bu benim kafamda ki düşünce, Galaksimde yaşama çabasıdır. Ümidi halatla bağlamışım, Salmışım rüyaların âlemine, Savrulmuşum nereye düşeceksem... Milyon tane insan var aslında, Çeşitli karmaşalar içinde. Sıkıntısını sırtlayanlar da var, Ben yoruluyorum artık, Onları düşündükçe. Hızla geçtiğimiz mezarlıklar haberdar mıydı? Bugünden, sonradan ve yarından. Tavsiyeler, öğütler içinde, Bir tas çorbada ben alayım. Olayları düşündükçe... Yıkılmak istiyor binalar, Sahipleri dardalar. Kuşlar umut niyeyine uçsa da tepelerde, Hayatın hayattan soygunu var, Suskunluk çok mu konuşuyor ne? Kendini çok çaresiz hissetme kalabalık, Her gün karışıyorsun bir yerlere. Herkes hayallere saklanınca, Kimse kimseyi fark etmiyor bir celzede. Kimse kimseye dost değil. İçimde ki şarkılara sığınıyorum, Yol gidiyorum, yordam ölçüyorum. Rüyalarla yatmışım heveslerle kalkıyorum, Yağacak yağmurlara bakıyorum, Saati, zamanı bilerek kaçırıyorum. İçimde dualara, göz göze geldiklerimin umutlarına, Herkes gibi bende ... Duvarlarda yazılar, Tam heves kaçacakken, Savrulmuş rüzgârlara. İnsan içine karıştıkça düşünceler daha bulanıyor, Okumakta zorlanıyorum yüzleri. Hayatın bana ne vereceğini bilmeden, Kimden ne sürpriz gelecekse, Beni yorgun bulmasın bir yerlerde. Bir yeteneğim olsa bütün yeteneklerden üste, Doyar mıydım bu yalnızlıktan? Bir de terkedilmiş hissine kapılanlara, Hayattan yaşadıklarına yorulanlara, Ruhumu bir yerlerde yığılmış bulmazsam iyidir. Bugün böyle geçiyor, Biraz geç kalmışlık duygusuyla. Rüyamda görmüştüm oysa, Nice nice zamanlarda, Buda olur belki çok beklerken. Kaç saat geçtiğini bilmeden, Konuşacak bir şey bulmadan. Kendi ruhuma aşık, Ruhumdan çıkmayıp, Hayattan bir şey öğrenmeye bakmak. Bu kadar kalabalık neden dolar, Nereden doğar? Sıkışmış gibi kalıp, Suskunluk çok yorgun, Bahtiyar olmak gerek. Gideceğim yer belki geride kaldı belki de ileri de, Yaprakların sallandığı gibi. Daha bilmediğim kelimelerin ötesinde, Hep bomboş merak, Kendimden arınmam gerek. Sigara tütüyor, Partisine kumarlar. Sözüne yazılar, Yorgunluğunu ne zaman kusacak bulutlar? Kendimi bırakmam gerek. Ciddi ciddi zaman gidiyor, Cilt cilt süre gelen gürültülerde. Ne yapıp edeceğini şaşırmış, Bir İstanbul havasına, Kaçmak saatlerce ama ne kaçmaktır. Yollarda yorgun ruhlar gördüm, Amaçları olanlarda vardı. Sentezlenmiş yalnızlıkla, Aslında herkes doğruyu arayıp durur, Heves bir balonun ucunda. Sonsuz bir serüven gibi, Hayatın oyunlarına meydan okumak, Yıldızların ışığında kaybolmak. Bir adım atmak, bir umutla başlamak, Ve belki de en sonunda kendime rastlamak. Yıpranmış umutlarla yüklü, Gözlerdeki parıltıları görmek, Dilimize dolanan şarkıları hissetmek. Düşüncelerin dansında kaybolmak, Kelimelerle resimler çizmek. Herkesin bir hikâyesi var, Kırık kalplerin sessiz çığlıkları. İçimde yanan ateşi paylaşmak, Anlamak ve anlaşılmak için çırpınmak. Bir nefeste sığdırmak tüm duyguları... Kalkıp gitmeli mi? Gitmek sanki bambaşka bir şey. Aranmaların iç dünyasıydı bu kelimeler, Kitaplarda tanışmışlık, Gerçekten karmaşıklık. İnsanları anlamak gibi zor bir şey, Bir okyanus İstanbul. Her bir gözde gerçeği aranmak, Dilimin ucuna ucuna gelen belki de kurtuluş, Merhabalar kocaman yalnızlık. Ciddi ciddi geçiyor her şey yetişebilirsek, Hangi şehir veya ülke de bulunsak. Sözü de diyen insan, Neden bu kadar her şey yalan, Sırtımda yük sanki insan olmak. Konu kitaplar olunca, Tanışmadıklarımla da tanışmış gibiyim. Ruhunu sezer kalple muhabbet ederim, Ki anlamazsa hiç kimse, He vallah tercüman olamam. Saatlerde, vakitlerde, yıllarda aklımdan geçenler, Hep bir meşguliyet olsa. Birisi şurada biri de burada, Hangi düşlerimde gördüğümdü bu? Kör düğümdü bu ... Kalabalıklar biter mi? Biteceğine inanmalı dualar, Hızır gibi yetişir bir dost, Karalar bağlayınca ayakları, Bu rüya ise uyanmak çetrefilli. Gitmekten gelmekten başka bir şey değil, Gelgitli bir baş ağrısı, Yanılgılar ve yanılgıya ruhsat. Bu kalabalığın amacı ne, Ne bu kocaman curcuna? Saat kaç ve neye göre? Kim kime bir hediye? Geç kalmışlık yada zamanı değil, Sarsıntı, safsata karışıklık muamma, Bu nasıl kocaman bir yalan. Evrenin kıyısında nerede inecektik? Yaman bulmaca olmuşken her şey, Nasıl dirilecektik? Gelecek durak bu ki oysa, Başka yaşam var mı bundan başka? Uzunca bir yol gitmeli, Yada dönmeli. Yaşı başına kaçmış, Aklına sarılmış gidiyorum. Yolun sonunda bir şey var mı? Cümlelerde sıkıştığım da insanlara bakıyorum, Dönüş yolunu bulamıyorum dönsem bile. Hecelere sıkıştırıyorum bir şekilde, Nasipte, nasibin kudretinde varsa, Sıkışmaya mahçup oluyorum. Zamanı değil sanki, Bunun neresinde cevap var? Ben gidiyorum derbederliğe, O kadar doldum ki siyah siyah dökülen akla, Yorulmuşum yorulmuşluğa da. Bir şey merak ediyorum, Bu kadar gidip gelirken, Niye aslında bizi doyurana denk gelmiyoruz? Birine denk gelince neden hevesimiz kaçıyor? Başım ağrıyor ve cevabı bulamıyorum. Atmosfer de bir yerde, Garip bir hayata karışıp, Sonu bulabilir miyim? Allah'ın izni ile tükenebilir miyim sonsuzluğa? Ruhum yoruluyor hadi ben ne kadar dinlensem de. Çok iç kabartıp, Yerle yeksan olmalı. Evrende, kâinatta yok olacağım, Bir daha var olmamak için belki de, Ruhum göçtü gitti. Hiç bir şey anlamadım, Belki kocaman bir boşluğa düştüm. Sağlamım ama bir hücre kadar, Bir yerden bir yere gitmek kadar sıkıntılı, Az evvel gördüğümle kalan çokca şey. Bir yolunu bulunca gel beni bul aradığım, Nasıl bir hiçlikten doğacaksan. Kimsin, ne olaysın bu zamana kadar saklanan? Kaderim de kocaman bir çizgiye olan, Şaşırtmalı bir son yaşadığım. Bu gitmeler bitecek mi? Dünyanın sonuna kadar giderim belki. Ahşap dolap üstünde biriken geçmiş ile, Sıkıntıyı bitirmek lazım, Artık yeter ... Uzun uzun düşünmeli, Yada fişini çekmeli dünyanın. Şurada bir son var galiba, Tutunamıyorum ve bırakmak üzereyim şimdi. Şimdi bir mucize olmalı. AYKUT BARIŞ ÇELİK
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.