Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

HARB-İ MUKADDES Eyvah ki yanan ateş-i harb sönmedi el' an Günden güne mahvolmadayız kahr-ı vegadan. Bir hamlede ölmek ne reva şevk-i zaferle, Yuğruldu bütün ru-yı zemin hun-ı beşerle. Ey hak diyerek hakkı ezen zümre-i bi-dad, Artık yetişir kalb-i beşer etmede feryad. Yıllarca zaman harb-i mukaddes diyerekten Hemcinsini enva'-ı şena'atle geberten Erbab-ı cedel, belki cihanın medenisi Zannetmeyiniz, hepsi de akvam-ı denisi, Ey zümre-i serdar-ı milel, sizlere lanet! Temdidine sa'yettiğiniz bar-ı felaket Yüz binleri, milyonları kalbeyledi hake. Dünyayı bugün harb denilen dest-i helake Teslim eden alçakların ecdadına lanet! Boğsun bütün ahfadını matmüre-i zillet! Ey "dini siyanet" diye hep herze yazanlar Az geldi, evet, sanki o Balkan'daki kanlar, Teşvik ediniz şimdi cehennem ile artık, Allah ile Peygamber'inin emrini natık Ayat ü ehadis ile milyonları harbe, Kalbeyleyiniz herkesi bir kanlı türabe... Haksız yere mahvoldu evet bunca şehidan, Eviadları çıplak ve susuz kaldı perişan. Cennette imiş hep babalar, bekleyedursun, Öksüzleri girdab-ı sefalette ko, dursun. Cennette değil laşesi, yalçın kayalarda Mahvoldu bütün, dipdiri kurtlar yedi karda... Cennette değil, parçalamış na'şını itler, Kopmuş, çürümüş, her biri bir parça sürükler. Cennette değil laşesi Kafkas ovasında Eczası bütün akbaba, kartal yuvasında. Cennette değil, hayyelerin midelerinde; Farzeyle ki sağdır, yine, elbet siperinde, Her an ölümün pençe-i kahhanna hazır. Kandır ve figandır ona elvah-ı menazır . . . Yükselmede her yanda boğuk, giryeli bir ses; Nefretler eder duymaya vicdan-ı mukaddes. Her yanda soğuk bir ölü, bir kelle, ya bir kol, isyan ile yok burda diyor cennete bir yol ! . . Koştuk, aradık her taraf alüde-i zulmet, Vahşetle bulunmaz dediler gülşen-i cennet! . . Yükselmede her dernde bu feryad-ı hakikat, Duydurmamak ister gibi mahza daha bin kat. Bir şiddet-i bürkan ile haykumada toplar, Güya boğulan hak sese bir kahkaba yollar. Coştukça coşar ma'reke-i levs-i adavet Yağdıkça yağar üstüne tüfan-ı şe'amet Ensal-i beşer dem-be-dem ettikçe taharrüb, Ta kalbine top, beynine satür-i tegallüb Binlerce kılıç, bomba, tüfek, süngü ve mızrak Bir velvele, bir sayha-i vahşi ile boğmak Öldürmek için basınına birden atılırlar. 􀗞za-yı beşer parçalanır, göklere fırlar . . . Kanlar saçılır, serpilir etrafa kemikler. Göklerde uçan kellelerin dilleri söyler Ürker; kararır, nefret eder şu'le-i enzar Her yanda sıcak kırmtzı seylabeler ağlar Vicdanları sarsarken o bin sayha-i efgan Ateşgede-i vahşeti ikad için el'an Bir tunç boru haykımada pür-hiddet uzakta Tehdit ile, öl, sen de diyor kalma bucakta. Ma'süm beşerin kanları ettikçe tebahhur Vahşiler alır görse eğer ders-i tehayyur. Bin kerre verir görse bu hengame-i vahşet, Canilere dehşet ve zebanilere nefret. Mahvolsa da milyonla beşer lakin o yerde Zannetme ölen, inleyen hep ma'rekelerde Yalnız o küçük saha değil daire-i harb, Kaç milleti bel' etti bugün nil'ire-i harb. Kaç milleti mahvetmededir tavk-ı esilret, Kaç milleti boğmakta bugün fakr ü sefalet. Her gün yeni bir ailenin söndü ümidi, İdbar-ı elem kapladı, her laneyi şimdi. Her aile, her bir yuva bir külbe-i matem, Çöktürmede cangahını bir fakr-ı mücessem. Günden güne söndükçe, karardıkça ocaklar, Binlerce kadın, kız, nice ismetli kucaklar Girdilb-ı sefalette bunaldıkça bunaldı. Fuhşun ebedi ka'r-ı sem'-alüduna daldı. Ettikçe o süfliyyeti ben şimdi tahayyül, Birden çıkıyor karşıma bir dest-i tese'ül, Çarşaf diye örtündüğü pis çullar içinde. Bir el ki verir kalbime dehşet, revişinde. - Kimdir bu kadın? - İşte o timsal-i sefalet! Etmiş kocası cebhede ihraz-ı şahadet. ihraz-ı şahadet ne dernek, bir yed-i kahhar Ezmiş ve yuğurrnuş ki ne rnakber, ne ceset var! Üç tane yelimiyle bugün zevce-i bedbaht Bir lokma ile çırpınıyor, bulsa o fırsat, Bi-şübhe ki her cürrnü yapar, her cebi yoklar. Sor kendisine, "Sa'ileyim ben ne zarar var; Elbet çalarım, çünkü yann hastalanırsam, Külhemde üç öksüz ile ben aç da kalırsam, Kimler bakacaktır?" diyerek kendini haklı Göstermek için uydurup hep süslü saçaklı, Yaldızlı yalanlar ki sözün doğrusu zillet. Esbab-ı hakikisi şu hengame-i vahşet. Yalnız bu değil hali o binlerce zebünun Bir lahzada arkanda dönen gizli şuünun 􀗞makına dikkatlice temdid-i nazar et, Sen sonra asıl gör neymiş zahm-ı sefalet! Bak, işte ş u karşında gülen taze kadın kim? İbzal ederek herkese bir nazra-i mükrim, "Sinemde" diyor, "bir ebedi vasl-ı semen-fam, Bir lane-i vuslat beyim ister misin akşam?" Meftun olarak eylemeden davete rağbet Gel gel sana arzeyleyeyim kimmiş o afet. Bak işte onun kimsesi yok anne, peder yok Bir zevci fakat varsa da ondan da haber yok. Ölmüş mü nedir, bilmiyor hiç hangi cebelde, ider sürüyor belki de meydan-ı cedelde isterse sağ olsun yine isterse de toprak; Zaten bugün hiç istemiyor namını anmak. Esbabını sorsan diyor: "Elbet benim de Varken şu güzel tazeliğim şimdi elimde, Varken arayan her gece bir sine-i pür-haz Keyfiınce gezer koklanınm kimse karışmaz." Karşında şu "keyfimce" diyen facireden ah Bi-z-zat işitirken bu sözü halı ile na-hah, Bir kin-i şerer-nak ile çarpılsa da kalbin Vazgeç, nene lazım, onu sen men' edemezsin, Yatsın kocası rahat ile zinde ve mürde Çoktan beri etmiş bu kadın çünkü evinde Sermaye-i namus ile te'min-i ticaret Bir ruhsat-ı resmi ile tevsik-i rezalet. Lakin bu kadar olsa yeter züllü muhakkak Enzar-ı tecessüsle de etrafına bir bak: Yıllarca yaşanmaz diyerek böyle muhakkar Allah'ına isyan ediyor yaşlı nazarlar, Boşluklara tevcih olunan sayha-i tehdid, Her türlü lisandan çıkan avaze-i tevhid, Matemzede her sine-i marlerdeki eytam, Her kalbe çöken ayrıca bir tüde-i alam, Öksüzleri bi-çare ve bi-vaye, muhakkar, Bin şerm ile mahfi dilenen yaşlı kadınlar, Yüzüstü kalan müntehire valideler mi? Her kalbe çöken ayrı heyüla-yı keder mi? Zelırab-ı sefaletten ölen saileler mi? Ta'ün-ı zarüretle sönen aileler mi? Bir nazra-i im'an ile bak hangisi yoktur, Bir dide-i hak-bin ile bak hangisi çoktur? La'net sana ! hi'net sana! ey "harb-i mukaddes», Sensin bütün ekvanı eden böyle mülevves La'net sana la'net sana ! ey haile-i harb, insanlığa bir darbesin, ey gaile-i harb ! La'net sana ! la'net sana ! ey darbe-i münker ! Kopsun seni takdis ile tahrik eden eller! Şanınla, cihadınla geber ey ulu serdar! Ey nesi-i beşer hadimi, ey heykel-i idbar, La'net sana, la'net, sana ! ey kin-i adavet, Ey kin-i adavet, sana yüz bin kere la'net!
Sayfa 1124
·
566 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.