Gönderi

Hayatımda iyice ümitsizliğe kapıldığım bir dönem olmuştu. Çok kitap okuduğum bir dönemdi. Tasavvuf kitapları. Okuduklarım kalbimi etkiliyordu, Mevlâna, Şems. Yunus ve diğer büyük Sufiler... Ama çoğu yedi yüz, sekiz yüz yıl önce yaşamışlardı. Bildiğim en yakını 300-350 yıl önce. Onların eserleriyle ama en önemlisi yaşam öyküleriyle- içimde iyice alevlenen aşk arzusu zamanla azalmaya, sönmeye başlamıştı. Çünkü yardıma ihtiyacım vardı. Onlar gibi olamıyordum. Ve bunu başaramayınca, hayal kırıklığına uğruyordum. Her gün. Her gün okuduklarımı yaşamaya çalışıyor, ama her gün mağlup oluyordum. Onların sözleri. hasta kalbim için aldığım bir hap gibiydi. Hapı yutuyordum ve kendimi iyi hissediyordum. Ama hapın etkisi kısa bir süre sonra geçiyordu. Onlardan aldığım aşk ilhamları, aşk kokuları ilk benlik rüzgârıyla uçup gidiyor, kayboluyordu. Sonra şöyle demeye başladım kendi kendime. Kalbimi etkileyen bu büyük Sufilerin hepsi asırlar önce yaşamışlar. Belki de böyle bir aşk sadece geçmiş yüzyıllara ait bir şey ve bu zamanda yaşanabilmesine imkân yok. Onlar, farklı bir devirde yaşamış, çok özel, çok farklı kişilerdi. Ama zaman değişti ve artık bu devirde ne onların bulduğunu bulmak mümkün ne de öyle büyük Sufileri.
Sayfa 189Kitabı okudu
·
73 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.