Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

438 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Zıvana Dedikleri Bir İnce Çizgi____
Romanlar dinlendiği yerdir okurun. Dinlenme dediysek keyif çatma manasında değil. Dünyanın yükünü bir kenara bırakıp uzaklaşma, içine çekilme, rahatsız olduğumuz ne varsa mola verme anlamında kullanıyoruz bu dinlenmeyi. Yeni bir sayfa açmak, önem verdiğimiz bir yazarın dünyasına tanıklık etmek, biraz da onun gözünden bakmak, onun gözüne bakmak. Belki de bakmamak hiçbir şeye, sadece okumak. Artık kurmacanın tekinsiz dünyası içinde kahramanla kurulan bir bağ söz konusudur. Kendini bazen onun yerine koyar, bazen karşısına. Dağ, tepe gezer onunla birlikte. Bazen bir savaşın içine girer, bazen adım atmaz evden dışarı. Ama mutlaka dokunur bir yerden. Biz dokunanları klasik olarak kabul ederiz ve masal gibi, efsane gibi yıllarca eskimeden kütüphanelerdeki yerini korur. Yeni okurlar okumanın zevkini fark ettiklerinde bunlarla başlar yolculuğa, dilden dile tavsiye edilir. Eğer söz konusu olan iyi bir kitapsa okumamış olsanız bile orada olduğunu bilirsiniz ve size katkısı olur bu bilmenin. Okumadan faydası olur mu demeyin. Öylesine söylemedim, arkasındayım sözümün. İyi kitaplar böyledir işte. Yaşar Kemal İnce Memed’in birçok bölüm başında bir veya iki kısa paragrafla böyle geniş zamanlı tasvirlerle giriş yaparak okuru yakalar, resmi gösterdikten sonra anlatacakları vardır. Biz de onun gibi bir giriş yapmayı tercih ettik. Bizim de söyleyeceklerimiz var. Yoksa siz okumadınız mı İnce Memed’i? Kurduğumuz bağ sağlam olsun, okurken adım adım beraber kaçalım diye türküsünü dinledim sürekli. İncelemeyi yazarken aynı türkü dönüyor hâlâ. Dağın tepesinde yuva kurmuş kartallar gibi dönüyor. youtu.be/yJoqyc2GwyA “Türkü bin yıl öteden geliyor... Uzaktan dağlardan, Çukurovadan, denizden geliyor. Denizin tuzu, çamın sakızı, yarpuzun kokusu bulaşmış. Öyle bir türkü.” (S.355) Kaç defa dinledim bilmiyorum, elliden fazla olduğu kesin. Bağ demiştik ya hani, takılınca takılıyor işte. Bağ dedikleri bu olsa gerek. Türkü döne dursun bir taraftan, biz yavaş yavaş esere giriş yapalım. Roman okumanın dinlenme yönünden bahsetmiştik ya, Çukurova sıcağında şelaleden akan suyu seyretmek gibiydi İnce Memed’e başlamak, ya da sıcaklar geçene kadar oturmak ağaç gölgesinde. Bir okumanın sıcağa bile iyi geldiği görülmüşse not etmek lazım bunu. Peki ömründe kırmızı ışıkta geçmemiş biri olarak bir çete başının hikâyesi beni neden ilgilendirsin ki, neden dokunsun bana. Sizden önce ben sordum kendime. Adı eşkıyaya çıkmış bir kere, emanet aldığı çamaşırı dönüp geri getirse de kaydı düşülmüştür. Soyguncu olmayandan eşkıya mı olur. Eşkıya dediğin Durdu gibi donuna kadar alır nam olsun diye! Çeteyle ilgili değil, adaletten yana olan insan özüm Memed’in yanındaydı. O kadar habercisi, gönüllüsü varken haberi bile yoktu orada olduğumdan. 11 yaşında tarlaya gittiğinde çakırdikenleri ayağına batmasın diye ondan önce ben varıp söktüm sürülecek yerleri. O kadar çoktu ki, bitmeyeceğini anladığımda, kulağına seslendim “bırak, kaç buradan,” diye. Köyünden çıkmamış sabi ne bilsin bunu. Süleyman Emmi kabul eder miydi Abdi Ağa’dan kaçan çocuğu. Ben söyledim ona öksüzdür diye. Ne zararı var size, çobanlık yapar dedim. Yüreğinde merhamet olmasa yine de kabul etmezdi ya, "şu dünyada ne iyi insanlar var." (S.132) Memed döndükten sonra Abdi Ağa mahsulün dörtte üçünü ceza olarak aldığı zaman kışı nasıl geçirdiler sanıyorsunuz? Üçte birini alanlar kışın açlıktan ağanın kapısına dayanırken nasıl ölmedi Döne’yle oğlu. Sobanın üstünde boş tencerenin içinde suyla mı? Komşuları bir verdiyse ben beş koydum ambara. Yediveren çiçeği gibi. Ağanın çekeceği varmış elbette ama ben orada olmasam o kadar kolay geçmezdi o kış. Bir pişmanlığım varsa Topal Ali’yi çevirmem lazımdı Hatçe’yle Memed kaçarken. İz görünce dayanamadı köpoğlu. O da pişman oldu ya, imtihan işte. Yoksa çoktan kırklara karışırdı âşıklar. Kasabaya yerleşenden efsane olacak değil. Dağa çıkmasa, Memed Memed olur muydu hiç! Abdi Ağa Ankara’ya tel üstüne tel çekerken bir tekini bile göndermedim. Herkes Ali Safa Bey’den bildi bunu. Horali tuzağa çekerken pusuda ben kolluyordum Memed’i, Kalaycı bir puştluk yapmasın diye. Ya Hatçe’yi ziyaret ederken neden şüphelenmedi gardiyan. Bütün Çukurova ayağa kalkmışken bu da gevşeklik mi? Ben yanılttım onu. Sabahın köründe kırk defa çaldım kapısını Memed gelmeden önce. Mağarada Asım Çavuş sıkıştırdığı zaman kim uzattı tüfeği Iraz’a. Isındığı için çakmaz olan tüfek toprakta soğuduktan sonra çıktı mermisi. Yoksa yandığı gündü. O kadar gezdim kahramanlarla, güzel ne yaşadın derseniz; tarlalar dağıtılınca öyle bir düğün dernek oldu ki, Hürü ana genç kız oldu bir anda. Beş köyde böyle düğün duyulmamıştı daha önce. Af çıktığı zaman görmeliydiniz Memed’i atla gelirken. Bir de ağaçlarını sevdim bu dağların. “Gün batarken ağaçlarını. Gün batarken hani ağaçlara pare pare ışık düşer. İşte onu.” (S.228) Ama en güzeli mağaranın eve benzemesiydi. Bir mağaranın ilk eşyası aynaysa evdir orası. Kerimoğlu’nun gönderdiği çeyizlerle dağ köşküne dönmüştü virane. Onlar inse bile ben inmezdim bu kadar soğuk olmasa. Yaman bir kovalamaca yaşanır dağlarda. Kim av, kim avcı belli değildir. Bir gün yanında olan bir bakmışsın ağanın iti olmuş, düşmüş peşine. Birileri yok yere kıyarken cana, birileri kaçsın diye bekleşir. Sineği vurabilecekken yol verir Asım Çavuş’a. O da teslim alabilecekken, bir bebeğin hatırına göz yumar kaçmasına. Birbirini yakalamadan, vurmadan biter mi sürek avı. Taşın üzerinde iz süren Topal Ali aylarca yanlış yerlere gönderir candarmayı. Abdi Ağa’nın kahyası diye kimse şüphelenmez ondan. Af çıkana kadar herkes birbirini kovalar. Yer Çukurova, iklim sıcak olsa da kitaptan en çok aklımızda kalacak şeylerden biri üşüme olur sanıyorum. Nişanlısı elinden alınırken üşüyen, mağarada üşüyen, dağda üşüyen, karda üşüyen. Koskoca Çukurova’da sıcak yatak görmeyen Memed. İnsan insanı bu kadar üşütür mü dağda bayırda. “İnsanlarla oynamamalı. Bir yerleri var, bir ince yerleri, işte oraya değmemeli.” (S.159) 20 yaşında dul kalan Iraz’dan, bütün Çukurova’yı yaksa bayram edecek Recep Çavuş’dan, dağa neden çıktığı belli olmayan Kara Ahmet’den bahsedebilirdik, hepsi de bizi aynı yola çıkarırdı. Birisi dokunmuş bir yere. Belki birden fazlası. Zıvana dedikleri bir ince çizgi. Gündüz vakti Raskolnikov gibi baltayla kapıya dayanan Iraz alamamışsa oğlunun ahını. Bütün ahlar gibi aynı yerde buluşturur kahramanları. Peki nedir bu romanı bu kadar kalıcı yapan? Sahicilik, doğallık, kahramanın bizden biri olması, en zor sahnelerin okura gerekçeleriyle sunulması. Aylarca bir bölük asker iki kadınla bir eşkıyayı bulamazken bir tutarsızlık olmayışı ve elbette roman dilinde başarı. Elbette aslan payı dile ve yöreselliğe ait. Bir roman için fazla kabul edilebilecek kadar diyaloğa rağmen doğallığın ve akıcılığın bozulmaması. Okurun dikkatinin her dem taze ve dinç olarak roman karakteriyle beraber canlı tutulması. Bunlar ve daha fazlası. Üzerine 2bin’den fazla inceleme yazılmış bir kitap için söylenecek her şey söylenmiştir. Ama madem ki okuma bir etkinliğe dönüştü. Bizim de söylenecek sözümüz olması icap ederdi. Farklı bir ses, farklı bir dokunuş… Beraber dağ bayır gezerken düşündüğüm ne varsa onları not olarak iliştirelim buraya. Adına inceleme demesek de olur. Roman çağrışımı, okur izi veya başka bir şey. İşte bu yazıyı o yüzden yazdık. Kitap bittiğinde nasıl bir his bıraktığını Bahaeddin Özkişi’nin sözleriyle anlatmaya çalışalım. “Tül gibi ince, bir zehirli duman gibi, kaybolmuş bir renk gibi, ecel gibi bir şeydi...” Okuma etkinliğimiz Ağustos ayında ikinci ciltle devam edecek. Davetlisiniz. #209625168
İnce Memed 1
İnce Memed 1Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202357,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
2.879 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Abi baktım ki uzun uzun dökmüşsün içini, dedim ki kendi kendime, 'Aç türküsü eşliğinde oku bu incelemeyi Seda', derken bir de baktım link vermişsin, muazzam bir detay oldu bu... Yanlış bir baskıdan başlama gafletinde bulunduğum için devam edemedim esere, yeni siparişimin teslimini bekliyorum. Seneler evvel okuduğum için biliyorum ki; serinin ilk cildi çok ama çok başka bir yerde, hem benim gönlümde hem de edebi camiada...Bu okuma bana neler kazandıracak, fikrimi ve yönümü değiştirecek mi, bilmiyorum... Ömründe kırmızı ışıkta geçmemiş olan seni bile, bu denli içine aldıysa bir eşkıya, vardır elbet bir hikmeti.. Ellerine, emeğine sağlık abi.. İnsan özün hep baki kalsın Memed'in, Memedlerin yanında...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Giderken ara ara dönüp baktım arkaya. En azından Hatçe'yi kurtarırken gelir demiştim. Meğer baskı yanlışmış, ondan gelememişsin baskına. Bir harf nelere maloluyor. Doğru kitap, doğru baskı çok önemli. Okunan kitabın dili, ruhu, müziği birbirini tamamladığı zaman çok verimli oluyor benim için. Daha önce birçok kitapta bunu yaptım. Yalnız bu sefer fazla kaçmış olabilir. Komşular şikayete gelebilir yakında. Hayırdır hep aynı türkü, bu saatte, her saatte :)
Nuray okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık hocam, dayanamadım henüz kitabı bitirmemişken okudum. ‘Sizin de söyleyecek bir sözünüz olmalıydı, madem etkinliğe dönüştürdünüz:)’
Resul Bulama okurunun profil resmi
Eser hacimli, süreç uzun olunca bu kadar katılım beklemiyordum. Ben sadece şansımı denemek istedim. Bir anda ortalık İnce Memed çetesine döndü. Bir şey söylememek olmazdı :)
2 sonraki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
Okuduklarımın çoğunu unutuyorum. Kimi ortamlarda o kitabın bahsi açıldığında zihin sağlığımdan endişe ettiğim olmuştur. Sonra baktım ki benim gibi olanların sayısı hayli fazla. Hepimizin diğer ortak noktası ise bazı eserleri hiç unutmayışımız. "İnce Memed" gibi. Bazı eserlerin ilk sayfasında başlayan içsel yolculuk son sayfada bittiğinde artık aynı kişi değiliz. Belki bundan ötürü hiç unutulmuyorlar. İtiraf edeyim, seneler önce okuduğum bir seriyi bu yaz sıcağında oturup bir defa daha okumayı aklımdan geçirmezdim. Öncelikle etkinlik için teşekkür ederim güzel arkadaşım. Sayenizde gördüm ki eserin bugün bana kattığı hisler o zamankinden bambaşkaymış. Sonra da bu yürek kalemiyle yazılmış inceleme için teşekkür ederim. "İnsan özüm Memed’in yanındaydı." cümleniz çok şeyin özeti. Gözümde çelik parıltısıyla okuduğum bu esere yazdığınız dopdolu incelemeyi daha sonra da okumak üzere kaydettim. Elinize sağlık. Kaleminiz daim olsun.
Resul Bulama okurunun profil resmi
Okuduklarımızın çoğunu unutmuyoruz Neşe hocam, unuttuğumuzu sanıyoruz. Bir cümleyi kusursuz bir şekilde hatırlamayınca içerde olduğunu unutuyoruz. Konuştuğumuz zaman farkına varıyoruz bunun. Söylediklerimiz ne okumuşsak onlar. Ben okuduklarımın toplamıyım, siz de öylesiniz. Öyle sanıyorum ki kitapları çıkarsak konuşacak söz bulamam. Sıradan günlük bir sohbet içinde bile hep kitaplara, onların kurduğu dünyaya dair bir şeyler çıkar. Eminim sizin için de böyle. Bu yüzden unuttuğunuzu unutun, yok öyle bir şey. Hele bazı kitaplar var ki, sözlerinden başka ruhu da bizimle gezer. Savaş ve Barış benim için öyleydi mesela. Beş Katlı Binanın Altıncı Katı öyledir. İnce Memed de öyle. Daha önce okumuş olduğunuz halde etkinliğe katılmanız mutlu etti Neşe hocam. Teşekkür ve dostlukla...
5 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.