Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

248 syf.
9/10 puan verdi
Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castellio Calvin'e
Stefan Zweig'in, Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e kitabından bir bölümü sizler ile paylaşacağım. Okuduğunuz zaman ensenize basıp sizi nefessiz bırakan diz'i, çevrenizi çevreleyen hususi duvarı, gözünüze tutulan yoğun ışığı anlayacaksınız. Anlamak ile kalmayıp bu zorba diz, yüksek duvar ve kör edici ışığın hangi motivasyondan beslendiğini ve ne amaçla sizi kuşattığını anlayacaksınız. Gerçeğin peşinde bir zihnin sahibiyseniz okuyun. Aksi taktirde bundan sonrası sizi ilgilendirmiyor. '' Zira otoriteden yoksun bir özgürlük(kaosa dönüşeceği için) ve özgürlükten yoksun bir otorite (tiranlığa dönüşeceği için) mümkün değildir. Şüphesiz ki, insan doğasının temelinde toplum içinde eriyip gitmek gibi gizli bir özlem yatar; insanlığın tümüne adil bir biçimde nihai barış ve düzen getirecek -dini, milli ya da sosyal- belli bir sistemin bulunabileceğine dair kadim kuruntumuz söküp atılamaz. Dostoyevski'nin '' Büyük Engizisyon Yargıcı'', acımasız bir diyalektik içinde aslında çoğu insanın kendi özgürlüklerinden ürktüğünü kanıtlamıştır. Gerçekten de, geniş bir kitle, insanı tüketen çeşitli sorunların verdiği yorgunluk , hayatın karmaşıklığı ve kişiye yüklediği sorumluluklar karşısında dünyanın, her şeyi kapsayacak biçimde her tür düşünme mesaisini nihai olarak tümüyle üzerinden alacak bir düzenle mekanikleşmesini özler. Var olmanın yüklediği sorunlardan kurtulmayı sağlayacak bir Mesih'e yönelik özlem, toplumsal ve dinsel peygamberlerin yolunu açan mayanın özünü oluşturur. Bir nesil, ideallerini, ateşini ve renklerini yitirdiği anda, ortaya etkileyici bir adamın çıkması, kendisinin, sadece kendisinin, yeni bir formül bulduğunu ya da yarattığını buyurgan bir biçimde açıklaması daima yeterli olur; binlerce kişinin güveni hemen o anda bu sözüm ona halk kurtarıcısına, dünya kurtarıcısına doğru akar -ve her yeni ideoloji(bu aslında onun metafizik anlamıdır) her seferinde, derhal yeni bir idealizm yaratır dünyada. Zira insanlara birlik ve temizlik diye yeni kuruntular bağışlayan kişi, içlerindeki en kutsal güçleri ortaya çıkarır: onların özverilerini ve coşkularını. Milyonlar büyülenmişçesine, teslim olmaya, aşka gelmeye, hatta baskı altına alınmaya bile razıdır ve bu türden vaazlar veren ve vaatlerde bulunan kişiler, ne kadar çok şey talep ederlerse, onun o denli kulu kölesi olurlar. Onun daha kolay yönetebilmesi uğruna, düne kadar en büyük mutlulukları olan özgürlüklerinden kendi rızalarıyla vazgeçerler; birlik duygusunun verdiği ateşli sarhoşluk içinde kendilerinden köleliğe koşarlar ve kendilerini döven kırbaca övgüler düzerler; böylece Tacitus'un ''ruere in servitium'' anlayışı tekrar tekrar gerçekleşmiş olur. Aslında her zeki insanın aklına, yeryüzünün bu en soyut gücünün, rasyonel olarak düzenlenmiş, ciddi ve eski dünyamıza böyle olasılık dışı harika öneriler getirmesinin her zaman için iyi bir fikir olduğu yönünde moral yükseltici bir düşünce gelebilir ve insan, bu ruhsuz dünyayı ruhundan başlayarak değiştirmeyi başardıkları için dünyanın aklını başından alan bu kişilere hayran olmak, onları yüceltmek gibi bir yanılgıya düşebilir. Lakin bu idealistler ve ütopyacılar neredeyse her zaman, zaferlerinin hemen ardından, talihsiz bir biçimde ruha en kötü biçimde ihanet ederler. Zira kudret, mutlak kudrete; zafer, zaferin kötüye kullanılmasına götürür ve bu fatihlerin tümü, kişisel hayalleriyle çok sayıda insanı, kendileri için yaşamaya ve hatta ölmeye seve seve razı olacak biçimde büyülemiş olmakla yetinmeyip, bunun yerine çoğunluğu bütüncüllüğe dönüştürme ve tarafsız kalanlara da kendi dogmalarını dayatma hırsına kapılırlar; kendilerine boyun eğenler, uyduları, ruhsal köleleri, her zaman her hareketinin peşine takılanlar asla yetmez onlara- hayır, özgür olanlara, bağımsız kalmış az sayıda kişiye de dogmalarını tek geçerli gerçek olarak kabul ettirerek onları da kendisine övgüler düzen kişiler ve köleler olarak görmek isterler; her farklı düşünceyi devlete karşı suç olarak damgalarlar. Dini ve siyasi ideolojisinin diktatörlüğe dönüştüğü her sefer, tiranlık biçiminde yozlaşma laneti yeniden tekrarlanır. Kendi hakikatinin içkin gücüne güvenemeyip kaba kuvvete başvuran bir fikir adamı, insanın özgürlüğüne karşı savaş ilan etmiş olur. Şu ya da bu, farketmez- hangi fikir, farklı kanaatleri tek kalıba döküp düzene sokmak üzere şiddete başvurursa, o andan itibaren artık ideal değil, vahşettir. Başkalarına zorbalıkla dayatıldığında, en temiz inançlar bile akla karşı işlenmiş birer günah olur. Ama ruh gizemli bir elementtir. Hava gibi, elle tutulamaz ve gözle görülemez bir şeydir; her biçime, her formüle uyar gibi görünür. Bu haliyle de despot yapıdaki insanları, onu tümüyle bastırıp ezmek, kilit altında tutmak, tıpalamak ve kolaylıkla şişelemek mümkünmüş gibi bir vehme kapılmaya özendirir. Oysa her türlü baskı, onun içindeki karşıt baskı dinamiklerini arttırır ve tam da ezilip sıkıştırdığı anda bir patlayıcıya, bir patlayıcı maddeye dönüşür; her baskı, önünde sonunda isyana götürür. Zira zaman içinde insanlığın ahlak bakımından bağımsızlığı baki kalır; o, yıkılmazdır. Bu, her zaman için geçerli bir tesellidir! Yeryüzünün tümüne diktatörlükle tek bir dinin, tek bir felsefenin, tek bir dünya görüşünün dayatılması şimdiye değin mümkün olmamıştır, hiçbir zaman da mümkün olmayacaktır; zira akıl her zaman her türlü köleliğe karşı kendini korumayı bilecek, emredildiği üzere, onu sığlaştıracak ve renksizleştirecek, daraltacak, tek tipleştirecek biçimde düşünmekten kaçınacaktır. Bu yüzden de var olmanın tanrısal çeşitliliğini tek bir paydaya bağlamaya kalkışmak, sırf bilek gücüyle dayatılmış bir ilke marifetiyle insanlığı iyi ve kötü diye,Tanrı'dan korkanlar ve sapkınlar diye, devlete itaat edenler ve devlet düşmanları diye, siyah ya da beyaz olarak bölmeye kalkışmak çok bayağı, çok gereksiz bir çabadır! İnsan özgürlüğünün bu şekilde baskı altına alınmasına isyan edecek bağımsız kafalar her zaman çıkacaktır!''
Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'eStefan Zweig · Can Yayınları · 20201,791 okunma
·
109 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.