Nartanesinin Hikâyesi;
Çok eski zamanlardan birinde birbirini çok seven bir çift varmış. Geçimlerini çiftçilik ile gerçekleştirirlermiş. Gel zaman git zaman bu çiftin bebeği olmuş. Kadın hamileyken çok fazla nar aşerdiği için doğan kızlarının adını Nartanesi koymuşlar. Hikayenin devamında Nartanesi daha iki yaşına gelmeden sevgili anneciği yakalandığı kötü bir hastalığın pençesinden kurtulamadığı için ölmüş.
Çok geçmemiş ki Nartanesi'nin annesini toprağa vermişler. Artık sadece babası varmış hayatında. Aradan koca bir kaç yıl geçmiş. Nartanesi büyüyüp dilere destan güzelliğe sahip olmuş.
Babasıyla her gün tarlaya gider ekin ekermiş. Ne var ki hayatları bu düzende çok uzun süre devam edememiş. Çünkü babası tekrar evlenmeye karar vermiş. Hatta evleneceği kişiyi bulmuş bile. Civar köylerden birinde yaşayan kocasını beş sene önce kaybetmiş dul bir kadınmış bu. Kadının da Nartanesi ile yaşıt bir kızı varmış. Hikaye buya düğün dernek taşınma işleri kısa bir zamanda gerçekleşip bitmiş.
Nartanesi, babasının evlenmesine ilk başlarda çok sevinsede sonradan üzüntü sarmaya başlamış dört bir yanını.
Üvey annesi onu babasının olmadığı yerde dövüyor, kızıyor, kırıyormuş. Üstelik kendi kızı Nartanesi kadar güzel değil diye ondan nefret ediyormuş. Nartanesi'ni civarın en delikanlıları, zenginleri, yakışıklıları istiyormuş. Kendi kızının kısmetini kapattığını düşünüyormuş Nartanesi'nin.
Birde babasının, ben kızımı kimselerle vermem o hep benim yanımda olacak demeleri yok muydu?
Resmen çıldırtıyormuş bu sözler kötü kalpli kadını.
Günlerden bir gün, sıcak yaz gününde Nartanesi tarladan yorgun argın eve gelmiş. Babası erzak almak için eve geç gelecekmiş. Nartanesi, üvey annem kızmadan evi temizler, yemek yapar, sonrada dinlenirim diye düşünürken, kapıda karşılamış onu üvey annesi. Elinde koca bir bardak soğuk meşrubat varmış.
"Al kızım senin için yaptım. İç serinlersin" demiş. Nartanesi bu duruma çok şaşırmış. Üvey annesi ilk kez babasının olmadığı bir ortamda ona iyi davranmış. İnsafa geldi herhalde diyerek dikmiş kafasına bardağı. Tek seferde lıkır lıkır içmiş hepsini.
Meğer zalim üvey anne meşrubatın içine henüz yavru olan su yılanını koymuş. Nartanesi hiç fark etmeden yutuvermiş su yılanını. Zamanla su yılanı zavallı kızcağızın karnında büyümeye başlamış. Karnı her geçen gün giderek şişiyormuş. Tıpkı hamile kadınlara benziyormuş. Üvey annesi gerçeği bildiği halde her gün ilmek ilmek işliyormuş kocasını. 'Bu kız kesin hamile, Kim bilir kimden peydahladı. Baksana bey! Karnı her gün büyüyor. Köyde dedikodular aldı başını gidiyor. Çocuk doğduktan sonra ne yapacağız asıl.' Adam kafayı sıyırmanın eşiğine gelmiş artık. İşin kötü yanı, o da kızının hamile olduğunu düşünüyormuş. 'Gereği belli' demiş zalim kadın kocasına. 'Yapamam' demiş adam 'Emanet o bana nasıl kıyarım' durmamış zalim kadın. 'O halde götür onu buralardan bir daha da getirme' demiş.
Binmiş atına, almış kızını yanına dere tepe düz gitmiş adam. Az gitmemişler efendim fakat çok uz gitmişler. Birkaç günlük yolculuğun ardından ağacın altında duruvermişler.
Adam kızına "Biraz dinlenelim burada. Uzan dizime uyu sen. Zaten çok yoruldun güzel kızım." demiş. Nartanesi babasının neden onu buraya getirdiğini bilmiyormuş. Çok korkuyormuş, bir şeyler olması gerektiği gibi değilmiş. Tersmiş.
"Baba ben uyuyunca beni burada bırakıp gitmeyeceksin değil mi?" diye sormuş zavallı kız.
"Yok kızım" demiş adam. "Bırakmam seni. Bir başına kızımı nasıl bırakayım buralarda?" demiş.
Nartanesi ilk kez babasına güvenmediğini hissetmiş. İşin tuhaf yanı babası da ilk kez kızının kendisine inanmadığını görmüş. İçi yana yana çözüm üretmeye başlamış. Bak kızım demiş. "Ben sana saz çalarım, sen dizime uzanır uyur dinlenirsin. Sazın sesini duydukça gitmediğimi anlarsın." demiş. Nartanesi tamam demiş buna, kabul etmiş. Uzanmış babasının dizine, babasıda vurmaya başlamış sazın tellerine.
Çok geçmeden yorgunluğun üstüne uyuyuvermiş babasının dizinde Nartanesi.
Bunu fırsat bilen adam, etrafta uçuşan bir kaç sineği cebinden çıkardığıkutunun içine koyarak kapağını kapatmış. Kutuyu kızının yanına, başının ucuna bırakmış. Hemen ardından çok fazla düşünmeden ağlaya ağlaya binmiş atına. Uyku sersemi sinek vızıltısını saz sesi sanan Nartanesi'nin ise o günden sonraki akıbetini kimseler bilememiş...