Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

48 syf.
·
Puan vermedi
Suçluyorum'u okuma fikri, Marcel Proust'un Kayıp Zamanın izinde'sini okurken oluştu kafamda. Serinin üçüncü kitabını okurken, yazar, döneme damgasını vuran Dreyfus davasını ele alıyor. Ama öyle bir ele alış ki, kitabın karakterleri bu davanın tarafları oluyor, ve dava üzerinden akan bir kurgu söz konusu. Haliyle dikkatimi çekti. Dreyfus davasını araştırırken Emile Zola'nın bu muazzam mektubuna, Suçluyorum'a rastladım. Zola, 13 Ocak 1898 günü L'Aurore gazetesinde yayımladığı, dönemin cumhurbaşkanına hitaben "Suçluyorum" başlıklı açık mektubuyla, Dreyfus'a yapılan haksızlığın karşısına dikilerek tarihe geçen bir duruş sergiliyor. Yahudi Yüzbaşı Alfred Dreyfus'ün haksız yere casuslukla suçlanmasıyla patlak veren Dreyfus Davası, yalnızca bir hukuk ve ayrımcılık skandalı değil, aynı zamanda başta ordu ve yargı olmak üzere ülkenin tüm kurumlarını sarsan bir toplum olayıydı ve ülkeyi Dreyfus tarafı ve aleyhtarı olarak ikiye bölmüştü. Sahte delilleri, ciddiyetsiz mahkemeleri ve yalancı şahitleriyle birlikte tüm ayrıntıları olayın gerçek sorumlularını cesurca dile getirmiş. 40 sayfalık bu kitabı Tahsin Yücel çevirisi ile okudum, hayran kaldım. Ne asil bir duruştur o. Zola'ya Germinal'den dolayı bir hayranlığım vardı. Suçluyorum ile birlikte daha da derinleşti. Mükemmel bir yazar oluşunun haricinde insanlığının da güzel olduğunu düşündüm. Hangi devir olursa olsun, haksızlık karşısında durmak cesaret istiyor. Herkes günü geldiğinde adaletten yana tavır alamıyor. Netice de baskılara dayanamayıp ülkeyi terketmek durumunda kalıyor. Tam 12 yıl sonra Dreyfus aklanıyor, gerçekler ortaya çıkıyor ama önemli olan, her şey olurken nerede durduğun değil midir?
Suçluyorum
SuçluyorumEmile Zola · Can Yayınları · 20214,918 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.