Av hayvanlarının hepsi uygun adaylar değildi. Bu noktada evrim
biyologları ve doğa tarihçileri bazı türlerin buna "peşinen uyumlu" ol-
duklarını, yani onları evdeki yaşamlarına önceden hazırlamış özellikler
taşıdıklarını vurgulamaktadır. Bu bağlamda vurgulanan özellikler en
başta sürü davranışı ile ona eşlik eden sosyal hiyerarşi, 8 farklı çevre
koşullarına uyum sağlama becerisi, geniş bir diyet yelpazesi, kalabalığa
ve hastalıklara uyum sağlayabilme, esaret koşullarında üreyebilme ve
son olarak dış uyarıcılar karşısında korkma ve kaçma tepkilerini görece
yumuşak bir şekilde vermeleridir. Önemli evcil hayvanların (koyun, keçi,
sığır ve domuz) aynı evcil çeki hayvanları gibi (at, deve, eşek, manda ve
rengeyiği) sürü hayvanı oldukları doğrudur fakat sürü davranışı evcilleş-
meyi tek başına garanti etmez. Örneğin ceylan, birkaç binyıl boyunca en
sık avlanan hayvanlardan biriydi. Kuzey Mezopotamya' da yıllık göçlerini
kesintiye uğratmak amacıyla yapılmış uzun, yönlendirici, huni biçimli
duvarlar (çöl uçurtmaları denmiştir) bulunmuştur. Fakat koyunlar, keçiler
ve sığırların aksine, bu çekici protein kaynağı evcil olarak yaşayamaz.
Öte yandan evcilleştirilmiş hayvanlar tamamen yeni bir yaşama
adım atıp, birer av olarak serbestçe dolaştıkları günlere kıyasla alabildi-
ğine farklı bir evrimsel baskıyla tanışmışlardı. İlk ve en önemli mesele,
evcilleştirilmiş hayvanların en yaygın olanlarının, yani koyun, keçi ve
domuzun, artık istedikleri yere gitmekte özgür olmamalarıydı. Tutsak
bir tür olarak hareketlilikleriyle birlikte beslenmeleri de kısıtlanmıştı
ve sık sık çitlerin içinde, vadilerde ve mağaralarda toplanıp evrimsel
tarihlerinde eşi görülmemiş rakamlara ulaşıyorlardı. İleride göreceğimiz
üzere, kalabalıklaşmanın sağlıkları ve sosyal örgütlenmeleri açısından
sonuçları olmuştu. Onları esir alanların ana hedeflerinden biri azami
derecede üremelerini sağlamaktı. Bu, günümüzün sürülerinde olduğu
gibi, doğurgan dişiler ve onların yavrularının sayısını alabildiğine
artırmak için, üreme çağını geçmiş dişiler ve genç erkeklerin kesilme-
siyle sağlanıyordu. Arkeologlar koyun veya keçi kemiklerinden oluşan
büyük bir kalıntının yabanıl mi yoksa evcilleştirilmiş bir sürüden mi
geldiğini anlamak istediklerinde; kalıntıların yaş ve cinsiyet dağılımları,
insanların aktif bir şekilde sürüyü idare edip seçtiğini gösteren en güçlü bulguyu sunmaktadır. Evcil hayvanlar aynı tarlalardaki bitkiler gibi
insan efendileri tarafından korunup kollandıkları için seçilim baskısının
çoğu unsurundan (yırtıcı hayvanlar, gıda rekabeti, çiftleşmek için giri-
len kavgalar) kurtulmuşlardı fakat "sahiplerinin" gerek bilinçli gerekse
bilinçsiz şekilde dayattığı yeni seçilim baskılara maruz kalmışlardı.9