Yeni seçilim alanı Homo sapiens'in tasarımlarıyla sınırlı kalmamak-
ta, aksine geniş bir çerçeveyle tüm ev yerleşkesinin mikro-ekolojisi ve
mikro-iklimine tekabül etmekteydi. Buna o alandaki tarlalar, ekinler,
barınaklar ve ortakçı olarak yerleşmiş devasa bir hayvan, kuş, böcek,
parazit ve bakteri kümesi da dahildi. Ev yerleşkesinin yarattığı, doğrudan
insan idaresiyle açığa çıkmamış bağımsız etkilerin kanıtı; davetsiz gelip
yerleşen fare, serçe, hatta domuz (bu sonuncunun da insan yerleşimleri-
ne coplanmaya hazır zengin kaynaklar için sökün etmiş olma ihtimali
vardır) gibi hayvanların, tamamen evcilleşmiş olanların sergilediği
fiziksel değişikliklerin bir kısmını göstermesiydi. 10
Evde radikal derecede yeni baskılara mazur kalmış belli başlı evcil
hayvanlar, hem fizyolojik hem de davranışsa! olarak bambaşka canlılara
dönüşmüştür. Dahası bu değişimler, evrimsel anlamda adeta göz açıp
kapayana kadar gerçekleşmiştir. Bu gerçeği kısmen Mezopotamya' daki
evcil hayvanların iskeletlerini, vahşi kuzenleri ve atalarına ait kalıntı-
ların yanı sıra evcilleştirme faaliyetlerindeki daha güncel deneylerle
kıyaslamamız sayesinde biliyoruz. Büyük üne kavuşmuş olan, gümüş
tilkilerin evcilleştirmesine yönelik Rus deneyi çarpıcı bir örnektir.
Deneyi yürütenler 130 gümüş tilki arasından en az saldırgan (yani en
uysal) olanları seçerek ve onları sürekli birbirleriyle çiftleştirerek, sadece
on kuşak sonra son derece uysal davranışlar sergileyen (evcil köpekler
gibi sızlanan, kuyruk sallayan, okşanmaya ve dokunulmaya olumlu
tepkiler veren) yavru oranını yüzde 18'e çıkarmışlardır. Yirmi kuşak
boyunca türlerinin ıslah edilmesiyle, uysal tilkilerin oranı nerdeyse iki
katına çıkıp yüzde 35'e ulaşmıştır.1' Davranışlardaki dönüşüme, kimi-
lerince genetik olarak adrenalin üretimindeki azalmayla ilişkilendirilen
sarkık kulaklar, kürkte renksiz bölgeler ve kalkık kuyruk gibi fiziksel
değişiklikler eşlik etmiştir.
Evcil hayvanları vahşi akranlardan ayıran en belirgin davranışsa!
farklılık, dışsal uyarıcılara verdikleri tepki eşiğinin düşük olması ve Homo sapiens de dahil olmak üzere diğer türler karşısındaki ihtiyatlı-
lıklarının genel olarak azalmasıdır.12 Bu özelliklerin sadece insanların
bilinçli seçimleriyle belirlediği bir şeyden ziyade "ev etkisi"nin parçası
olduğunu güvercin, fare, sıçan ve serçe gibi davetsiz ortakçılarda da
aynı ihtiyat ve tepki kaybını gözlemleyerek bir kez daha anlamaktayız.
Örneğin doğal seçilim, insan artıklarıyla beslenmeye uyum sağlamış,
tespit edilip yakalanması zor olan küçük, dikkat çekici olmayan farelerle
sıçanlardan yana olmuştur. Yirmi yılı aşkın bir süre boyunca bizzat
koyun güden biri olarak, "koyun" kelimesinin korkak sürü davranışları
ve bireyselliğin yokluğuyla eşanlamlı kullanılması beni şahsen hep in-
citmiştir. Sekiz bin yıldır koyunların arasından uysal olanları seçiyor,
ilk olarak daha atak olup ağıldan kaçan koyunları kesiyoruz. O halde,
normal sürü davranışıyla bizzat bizim seçtiğimiz özellikleri yan yana
getirdiler diye bir türe ne cüretle kara çalabiliyoruz?
Davranışsa! değişimdeki bu süreç bir dizi fiziksel değişimle bağlan-
tılıdır. Tipik olarak dişi-erkek farklılıklarında (eşeysel iki biçimlilikte)
bir azalmayı gündeme getirir. Örneğin erkek koyunların boynuzları
küçülmekte veya bütünüyle kaybolmaktadır, çünkü artık seçilimleri
yırtıcıları uzaklaştırmaları veya dişilerle çiftleşmek için diğer erkeklerle
rekabet etmeleri yoluyla olmamaktadır. Evcil hayvanlar vahşi kuzen-
lerinden çok daha doğurgandır. Evcil hayvanlarda yaygın bir şekilde
rastlanan ve çarpıcı bir başka morfolojik değişim neotenidir: Evcil
hayvanların çoğu yetişkinliğe görece erken bir zamanda erişir, fakat
yetişkin hale geldiklerinde yavruluktan kalma morfolojik özelliklerini
(özellikle kafatası) ve özgür atalarının çocuksu davranışlarını korurlar.
Yüz ve çenenin kısalması ise azı dişlerinin kısalmasına ve kafatasının
boşluklarının azalmasına neden olur.
Beyin ebatlarındaki küçülme ve bunun yarattığı bir bakıma daha
şüpheli sonuçlar, genel olarak evcil hayvanlar arasında "uysallık" olarak
adlandırdığımız halin gelişmesinde belirleyici olmuş gibi görünmek-
tedir. Yabani atalarıyla kıyaslandığında, koyunların beyni on bin yılı
aşkın evcilleşme tarihlerinde yüzde 24 oranında küçülmüştür. Daha
yakın zamanda evcilleştirilmiş dağ gelinciklerinin beyni, yabani ko-
karcalarınkinden yüzde 30 daha küçüktür. Son olarak evcilleştirilmiş
yaban domuzları (sus scrofa), atalarına kıyasla üçte bir oranda daha küçük beyne sahiptir. 13 Evcilleşmenin en yeni cephesi olan su ürünleri
yetiştiriciliğinde, tutsak gökkuşaklı alabalıkların beyni bile vahşi ala-
balıklarınkinden daha küçüktür.
Beyindeki bazı bölgelerin orantısız bir şekilde etkilenmiş olması, beyin
ebatlarındaki genel küçülmeden daha açıklayıcıdır. Köpekler, koyunlar
ve domuzlarda beynin en çok etkilenen kısmı, tehditlere ve dışsal uyarı-
cılara karşı hormonlarla sinir sistemindeki tepkileri harekete geçirmekle
sorumlu limbik sistemdir (hipokampus, hipotalamus, hipofız bezi ve
amigdala). Limbik sistemin zayıflaması saldırganlığı, kaçma davranışlarını
ve korkuyu tetikleyen eşiğin yükselmesiyle bağlantılıdır. Bu da hemen
hemen bütün evcil türlerde görülen, duygusal tepkilerdeki genel zayıflama
özelliğinin açıklanmasına yardımcı olmaktadır. Bu duygusal yalıtılmışlık,
artık avcı veya ava gösterilen anlık tepkinin doğal seçilim üzerinde güçlü
bir baskı unsuru olmaktan çıktığı kalabalık evde ve insanların gözetimi
altında sürdürülen yaşama uygun koşullardan biri olarak görülebilir.
Fiziksel korunma ve beslenmenin görece güvence altına alınmasıyla, evcil
hayvanlar yabani dünyadaki kuzenlerine kıyasla yakın çevrelerine daha
az dikkat ederek yaşamlarını sürdürebilir hale gelmişlerdir.