Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

140 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu Kitabı Okumayan Çok Şey Kaçırıyor! YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/0i9F0L1dcsM Dostoyevski'nin bu kitabını okumak bu hayatta bir insanın yaşayabileceği en büyük deneyimlerden biridir. Hâlâ okumadıysanız çok şey kaçırıyorsunuz! Bu incelemenin yorumlar kısmında bu sefer farklı bir şey yaptık. Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak size Dostoyevski ve Rus edebiyatı kitapları okurken işinize yarayacak harika bilgiler verdim. O yüzden yorumları incelemeyi unutmayın. Geçen gün Kürk Mantolu Madonna kitabını ikinci kez okuyarak başlattığım Nostalji Serisi'ne Yeraltından Notlar kitabıyla devam ediyorum. Bu seride yıllar önce okuduğum kitapları tekrar okuyup bu kitapları şimdiki yaşımın düşündükleri ve hissettikleriyle tekrar yorumlayacağım. Dostoyevski'nin bütün kitaplarını okuduktan sonra ve aradan seneler geçmişken bu kitabı tekrar okudum. Bazı yazarların yıllar geçtikçe tekrar okunması gerektiğini düşünüyorum. Her yaşımızda bambaşka bir insana dönüşüyoruz. Çevremize, dünyaya, hayata ve en önemlisi de kendimize olan bakış açımız değişiyor. İşte kitaplar da bu yapbozun en önemli parçası aslında. Peki Dostoyevski'yi neden bu kadar çok seviyorum? İnsanın iç dünyasını bana gösterdiği için mi? İnsan olmanın çıkmazlarını bir bir anlattığı için mi? Evet, ikisi de elbette. Ama sadece bunlarla sınırlı değil ki... Dostoyevski'yi ilk okuduğumda beni benden daha iyi tanıyan biriyle konuştuğumu hissetmiştim. İlk hissettiğim şey korku duygusuydu aslında. Bir insan kendi eksikliklerini ve çelişkilerini nasıl bu kadar açık söyleyebilirdi ki? Evet evet, korkmuştum. Hem de çok korkmuştum... "Ben hasta bir adamım... Kötü bir adamım. Suratsız bir adamım ben." Hadi bana doğruyu söyleyin şimdi. Yüzlerce kitap okuyorsunuz, onlarca yazar tanıyorsunuz her geçen gün... Hangi yazar kendi kitabının başlangıcında böyle cümlelere yer vermiş? Şu an bu yazıyı okuyanlardan kim kendi içindeki hastalıklarla, kötülüklerle ve suratsızlıklarla barışık? Kim toplumun kalıplarını reddetme cesareti gösterebiliyor? Daha kitabın en başında bana "İşte bu!" diye bağırtan Dostoyevski'den başka kim olabilir ki? Gerçek insanın tanımı bu çünkü: Hasta, kötü, çirkin ve suratsız. Bilirsiniz, hepimiz en güzel fotoğraflarımızı koyarız sosyal medya hesaplarımıza. Korkarız kusurlarımızdan. Belki de büyümek, kendimize en çok yakışan kılıfın da arayışından ibaret. Maskeler sadece şekil değiştirdi. Dostoyevski'nin felsefeye ilk kez giriş yaptığı kitaptır Yeraltından Notlar. Felsefe nedir ki zaten? Yanıtların değil de kendi kendimize sormamız gereken soruların ihtimallerini öğrenmek değil midir? Aslında hepimiz bunun için yaşıyoruz: Kendimize sormamız gereken soruların farkındalığına varmak için. İşte Dostoyevski benim o soruları fark etmemi sağladı. Bu kitaptan önce okunmasını tavsiye ettiğim İnsancıklar İnsancıklar, Beyaz Geceler Beyaz Geceler ve Ölüler Evinden Anılar Ölüler Evinden Anılar gibi erken dönem kitaplarıyla kendi benliğinde sıkışan insanları benle tanıştırdı. Bu kitaptan sonraki Suç ve Ceza Suç ve Ceza, Budala Budala ve Karamazov Kardeşler Karamazov Kardeşler gibi kitaplarla ise kendimle, toplumla ve hatta Tanrı'yla bile kavga etmemi sağladı. Bence Yeraltından Notlar Yeraltından Notlar, Dostoyevski'nin hayatındaki en önemli köprüdür. Kendisiyle o kadar çok mücadele eden bir adam var ki bu kitapta, ben bu adamı daha çok bir insan gibi görüyorum. Yani adamlık sıfatından sıyrılmış, kalıplardan arınmış, saf insanlık haliyle karşımızda duran bir insan bu. En doğal haliyle. Doğumumuzdaki gibi. Çırılçıplak. Hayata atılmayı bekleyen. İçimize bastırıp kabuğumuza attığımız şeylerin bize ne kadar zarar verdiğinin farkında mıyız? Yeraltından Notlar Yeraltından Notlar sönmüş bir yanardağın tekrar aktif olması gibidir o yüzden. Çünkü insanın içi dünyadaki en büyük yanardağdır bir kere. Duygularımız, "Ah keşke onu öyle yapmasaydım!"larımız, sevmeyi beceremediklerimiz, kırdıklarımız... Hepsi ruh dediğimiz o manevi lavın malzemesidir. İnsan denilen bu varoluş bulamacında hangimiz Dostoyevski'nin anlattığı insanlardan değiliz ki hem? Zeki Demirkubuz'un bu kitabı uyarlayarak çektiği Yeraltı filmine de ayrı bir parantez açmak gerek bu noktada. Engin Günaydın oynadığı role o kadar iyi giriyor ve topluma karşı olan benliğiyle kendi esas benliği arasında o kadar arada kalıyor ki, Dostoyevski'nin anlatmak istediklerinin ete kemiğe bürünmüş hali diye düşünmeden alamıyorsunuz kendinizi. Bu kitabı beğenenler mutlaka Yeraltı filmini de izlesin derim. Kendi iç dünyamızın yeraltında her seferinde daha derinlere inebilme cesaretiyle.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,9bin okunma
·
159 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.