Ne resmigeçitle yürüdü,
Ne de beyaz ata bindi.
Darağacına ise sadece
Üç metre ip, bir de tahta gerekirdi:
Elinde pis bir iple, böyle geldi Ecel elçisi,
Sonunda yapmaya o mahrem işi.
Biz ise ilerler gibiydik el yordamıyla,
Bataklığın o kirli karanlığında:
Dilimiz varmadı ne dua etmeye,
Ne de cefamızı hafifletmeye:
İçimizden bir parça kopmuştu,
Ve o kopan şeyin adı Umuttu.