Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İlginç bir Osmanlı seviciliği ile karşı karşıyayız. Tarih deyince Osmanlı, Osmanlı deyince böbürlenmek geliyor aklımıza. Osmanlı'nın, vakanüvis geleneğini anımsatan bir övünç atmosferiyle anılması yetmezmiş gibi, onların tam tersine ve hiç olmayacak bir şey daha yapılıyor: Vakanüvisleri bile cin çarpmışa döndürecek bir tarih yazımıyla, Osmanlı'dan adeta bir "Türk asr-ı saadeti" yaratılmaya çalışılıyor. Türkmen halk ve Türkmen beyliklerini boyun eğdiren, onla ra zulmeden Osmanlı üzerinden Türkçülük inşa ediliyor. Kabul etmek zorundayız ki Osmanlı devletinin yıkılması, diğer tüm imparatorlukların yıkılması gibi hem tarihsel olarak kaçınılmaz hem de "evrensel tarih açısından olumlu bir olgu dur. "02) Çünkü 20. yüzyıl imparatorlukların tarihsel olarak ömrünü bitirdiği bir çağın ifadesiydi. Ancak bu yıkılış egemen Türkislamcılık nezdinde hep bir "felaket" olarak algılanageldi. Öyle ki; "Cumhuriyet kuşakları bile, Osmanlı devletinde Türk unsurunun yerini ve işlevini kavrayamadan, Viyana kapılarına kadar giden Kanuni'yle övündü durdu. "03) Bugün bize "milli geçmişimiz" diye öğretilen Osmanlı, ger çekte kozmopolit bir devleti ifade etmektedir. Kuşkusuz milli olmak tek başına bir erdem değil. Üstelik Osmanlı'nın gayri milli niteliği de, milletlerin henüz oluşmadığı bir zamanda kendi başına kötü veya iyi bir meziyet değil. Ancak Osmanlı üzerinden bunca çok "milli" böbürlenmeye gidildiği günümüz koşullarında, Osmanlı'nın gayri milli niteliğinin altını çizmek de zorunlu.
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.