Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dünyanın son altı ile yedi bin yıllık -özellikle son 2000 yıllık- tarihinin, insanların işitmek istedikleri ana öyküye uyacak ve onların yaşam biçimlerini ve inanç sistemlerini sürdürmelerini sağlayacak bir şekilde aşırı derecede değiştiridiğini görmek çok kolaydır. Ne ilginçtir ki, tekrar tekrar, yeni, meydan okuyucu bir kanıt ortaya çıktığında, geleneksel görüşler ve inançlar o kanıtın geçerli olup olmadığı ve nasıl yorumlanacağı konusunda ölçme kriterleri veya yargıç olarak kullanılır. Örneğin, o konuda yeterli arkeolojik kanıt bulunmasına rağmen, kimse insan ırkının gelişmiş bir uzaylı ırk tarafından yapılan genetik kaynaştırma ve manipülasyondan hasıl olduğunu işitmekten hoşlanmaz. Binlerce yıl önce, bugün rekabet edilemeyecek bir biçimde nükleer enerji ile ve gelişmiş teknolojilerle oynayan insanların var olduğunu kabul etmek isteyen hiçbir arkeolog yoktur. O zamanın kafatası boşluğu açıkça söylenen, uyumlu seslere ve karmaşık sözcükleri izin vermez göründüğünden, hiçbir geleneksel antropolog, 35.000 yıl önceki Kro-Magnon insanının, aydınlanmak şöyle dursun, incelikli bir biçimde konuşabildiğine, entelektüel bir biçimde düşünebildiğine inanmak istemez. Evrende cehennem diye bir yerin olmayabileceğini kabul etmek isteyen veya İbrahim ve Musa’nın tanrısının, İsa Mesih’in sözünü ettiği Tanrı’ya tamamen ters düşen kaprisli, kana susamış, gaddar bir varlık olduğunu kabul etmek isteyen çok fazla dini vaiz yoktur. Bizim realite olarak gördüğümüz uzay/zaman süreklisinin, aslında dışsal bir kuvvet ya da ilah tarafından yaratılmayan; kendimizi keşfetmek ve bilinmeyeni bilinir kılmak uğruna bizim tarafımızdan bilinçte bir arada tutulan bir rüya, bir ilizyon olabileceğini kabul etmek, bu olasılığı açıklığa kavuşturmak veya ele almak isteyen hiçbir klasik fizikçi ya da filozof yoktur.
Sayfa 26 - AkaşaKitabı okudu
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.