Bireyin maruz kaldığı baskı, bireyin kendi içinden gelmez ve bu yüzden de bu baskıyı açıklayabilecek şey, bireyin kendi içinde olup biten değildir. Bizim kendi üzerimizde bir baskı oluşturmaya muktedir olduğumuz doğrudur; eğilimlerimiz, alışkanlıklarımız ve hatta içgüdülerimizi sınırlayabilir ve bunların gelişimini bastırma etkinliğiyle durdurabiliriz. Fakat bu bireysel bastırma etkinliği, toplumsal baskıyla aynı niteliğe sahip değildir. Bireysel bastırma etkinliği merkezden çevreye doğru ilerleyen bir sürecin ürünüyken, toplumsal baskı sonucu oluşan etkinlikler çevreden merkeze doğru ilerleyen bir sürecin ürünüdürler. Yani bireysel bastırma etkinliği önce birey bilincinde işlenip daha sonra dışarıya tezahür etme eğilimindeyken;
toplumsal baskı önce bireyin dışından gelip daha sonra bireyi kendi isteğine göre şekillendirme eğilimindedir. Bireysel bastırma, gerçekleştirilmesi kişinin kendisine kalmış, toplumsal baskının psişik etkenlerinin ürettiği bir araçtır, fakat toplumsal baskının kendisi asla değildir.