Ölelim Dîlba...
Yaşayamadıklarımız için
Yaşını unutan kalemimiz için
Dudaklarını büken düşlerimiz için
Sütten kesilmiş öpüşlerimiz için ölelim.
Ölüm hangimizi daha çok sevecek Dîlba
Senin anne olma hayalini mi
Benim annesiz kalışımımı mı sevecek en çok?
Gözlerini kapatmadan önce
Ne olur avuçlarına bak
Orada sana gülen binlerce sen var
Korkma sakın!
Bak benimde korkularıma tüküren
Binlerce ben var Dîlba
Sokul yanıma lütfen
Telaşa tekmil durma
Tekmil tereddüt öncesi tetiği öpme eylemidir yapma!
Bak etrafına
Hiç kimse yok
Tanıksızca ölüyoruz, gülüyoruz
Ama gözükmüyoruz
Ses yankısını yitirdi
Yankı tırnaklarını
Tırnaklar ise çoktan tutanaklarını Dîlba
Bana bir hikaye anlat
İçinde beni yaşat son kez
Hiç bir hikaye kolayca hükmünü yitirmez
Senin dilinde
Sende duydun mu bu sesi
O sesi
Şu sesi
Hiç görünmeyen sesleri?
Sesler gittikçe çoğalıyor
Sesler çoğaldıkça nefes alışımız azalıyor
Saatler diz çöküyor önümüzde
Zaman dilsiz
Takvimlerde isimlerimiz tarifsiz kalır
Belki,
Belki de taktirsiz,
Ölüm saati tespit edilmeyen müstakil
Bir aşkın gıyabında ölmek
İle uyumak arasında kalıışımızın
Kanıtıdır bu gece Dîlba.
Sen susarken
Ağzımın kenarında
Kenar mahallelere kaçan şiirler şemanizme inanırlar
Şahını öldürmekle suçlanan piyonlar gibi
Tüm sürrealist tablolar camileri müze sanırlar
Picasso pişman olur Dîlba
Dîlba ben
Dîlba...