“Ne var ki saçma cümleler, insanda hüngür hüngür ağlama isteği uyandırabilirmiş meğer.”
(Mário de Sá-Carneiro’ya mektup, s. 18)
Çok uzun bir yolculuk olacak gibi duruyor… :”)
Kral Lear’ı yazmış olsam ömür boyu pişmanlık duyardım. Çünkü o kadar büyük bir yapıt ki, hem kusurları, hem de bazı sahnelerden fışkıran, aslında ne kadar mükemmel olabileceklerini insana hissettiren ayrıntıları, üstelik kimilerinin çok küçük olmasına rağmen, insanın gözünde büyüyor. Lekeli bir güneş değil bu yapıt; paramparça bir Yunan heykeli.”
(s. 361)
Bayıldım… Son cümleye ayrıca bayıldım. :”)
Henri-Frédéric Amiel (1821-1881): İsviçreli yazar. Cenevre’de yaşadı, saygın bir akademisyen olarak bilindi. Sağlığında pek az yapıtı yayımlandı. Asıl olarak ölümünden sonra, 17000 sayfa tutan günlüklerinin bulunmasıyla ün kazandı. Yalnızlık ve bir tamamlanmamışlık duygusu içinde ürettiği yapıtı, belli noktalarda Pessoa’nınkiyle benzerlik gösterir.”
(Ç. N.) (s. 112)
Neden kendi günlüğümmüş gibi hissettiğimi anladım…