Yapılarında psikolojiyi odak noktası olarak belirleyen Stefan Zweig, özellikle toplum dışında yaşayan insanların hikâyesini anlatmaya değer bulur.
Arupaya yapılan tek düze bir yolculuk gemideki doktorun duyduğu yardım çığlığını reddetmesiyle başlayan vicdani bir yargılama sürecine dönüşür. Ait olduğu yerden uzaklara sürülmüş doktor, tropik topraklarda karşılaştığı Avrupalı kadına saplantılı bir aşk besler. Kadına karşı duyduğu takıntı, doktoru tıpkı Amok koşucusu gibi hedefi belirsiz koşuya sürüklemektedir.