Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İNSAN VE İKİ AĞAÇ
Tanrı'nın sonsuz planı, Tanrı'nın tasarısı bizlere Kutsal Yazılar'ın 66 kitabı aracılığıyla açıklanır. Kutsal Yazılar'ın en başında Tanrı'nın kendisini ifade etmek için, yaratmanın merkezi olarak insanı yarattığını görürüz. Tanrı tasarısında, insanın, Tanrı'yı, Tanrı'nın tüm evreninin merkezi olarak ifade etmesini amaçlamıştı. Tanrı Sözü'nün başında iki ağaç görüyoruz; yaşam ağacı ve iyiyi ve kötüyü bilme ağacı. "Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı." (Yaratılış 2:9) Tanrı'nın Kutsal Yazılar'daki planını anlamak için bu iki ağaç ve temsil ettikleri hakkında çok net olmamız şarttır. Tanrı insanı yarattıktan sonra, onu bu iki ağaç arasına koydu ve insanın bütün yaşamı ve yürüyüşü bir ağaç veya diğerinden beslenmekle geçti. Tanrı, insana bu iki ağaçtan alma konusunda çok dikkatli olması için uyardı. İnsan bunları doğru düzgün bir şekilde ele alırsa yaşayacaktı, aksi takdirde ise ölecekti. Bu ölüm kalım meselesiydi. Yaratıldıktan sonra insanın nasıl yaşayacağı ve yürüyeceği tamamıyla bu iki ağaç konusunda yapacaklarına bağlıydı. Tanrı insana net talimatlar verdi: İkinci ağaçtan yani iyiyi ve kötüyü bilme ağacından alırsa, ölecekti ama birinci ağaçtan yani yaşam ağacından, alırsa, yaşayacaktı. "RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu. Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaratılış 2:15-17) Bu ağaçlar neyi simgeliyor? Kutsal Yazılar'ın bütününün vahiyine göre, yaşam ağacı, yaşamımız olarak Mesih'teki Tanrı'nın kendisini simgeliyor. Yaşam ağacı, Mesih'teki Tanrı'nın yaşamının sembolü olarak duruyor. Hem Eski hem Yeni Antlaşma Rab İsa'yı birçok kere bir "ağaç" veya bir ağacın "dalı" olarak sunuyor. Yeşaya, Yeremya ve Zekeriya'da Rab için kullanılan özel "Dal" unvanı vardır. Kutsal Kitap'ta birçok ağaç, Mesih'in payımız ve sevincimiz olması anlamında da kullanılmıştır. Örneğin, Ezgiler Ezgisi ikinci bölümde Rab İsa bir elma ağacına benzetilir: "Orman ağaçları arasında bir elma ağacına benzer Delikanlıların arasında sevgilim. Onun(ağacın) gölgesinde oturmaktan zevk alırım." (Ezgiler Ezgisi 2:3) Gölgeymiş gibi O'nun altında -örtüsü ve gölgesi altında- oturabiliriz ve zenginliğinden yani ağaç meyvesinden zevk alabiliriz. Mesih'in ağaç olmasıyla ilgili bir diğer örnek de Yuhanna 15'teki asmadır: "Ben asmayım, siz çubuklarsınız." (Yuhanna 15:5) İkinci ağacın yani iyiyi ve kötüyü bilme ağacının, önemi nedir? Bu ağaç, ölümün kaynağı olan Şeytan'dan başka bir şeyi temsil etmiyor. İkinci ağaç ölüm getiriyor. Çünkü O ölümün kaynağıdır. Birinci ağaç yaşam kaynağıdır ve ikinci ağaç ölüm kaynağıdır. Bütün evrende sadece Tanrı'nın kendisi yaşam kaynağı ve sadece Şeytan ölüm kaynağıdır. Tanrı'nın yaşam kaynağı olduğunu gösteren bir ayet Mezmur 36:9'dur. "Çünkü yaşam kaynağı sensin, Senin ışığınla aydınlanırız." Şeytan'ın ölümün kaynağı olduğunu gösteren bir ayet İbraniler 2:14'tür: "...ölüm gücüne sahip olanı, yani Şeytan'ı...." Ölüm gücü Şeytan'ın elinde. Bu nedenle, zamanın ta başından itibaren bu iki ağaç iki kaynağı temsil etmektedir: Biri yaşam kaynağını ve diğeri, ölüm kaynağını. Başlangıçta üç taraf vardı: Tanrı, insan ve Şeytan. Tanrı tarafından yaratılmış insan, masumiyeti içinde yaşam ve ölüm karşısında tarafsız idi. İnsan için ya ölümü, ya da yaşamı almak mümkün olduğu için, tarafsız bir temel üzerinde duruyordu ama Tanrı, yaşam temeli ve Şeytan, ölüm temeli üzerinde duruyordu. İnsan, Tanrı ve Şeytan'a karşı tarafsız olarak yaratıldı. Tanrı'nın isteği, bu tarafsız masum insanın Tanrı'yı içine alması, Tanrı ve insanın, insan ve Tanrı'nın bir olarak karışmasıydı. O zaman insan Tanrı'yı yaşam olarak içine alacak ve her şey olarak Tanrı'yı ifade edecekti. Evrenin merkezi olarak yaratılmış insan, o zaman, Tanrı'yı tamamıyla ifade etme amacını yerine getirmiş olacaktı. Öte yandan, diğer bir olasılık da, insanın ölümünün kaynağı olan ikinci ağaçtan almaya kandırılmasıydı. Bunun sonucu olarak insan ikinci ağaçla karışacaktı. Gözlerimiz açılsın ki görelim, mesele, ahlak ve iyilik yapma meselesi değil, yaşam olarak Tanrı'yı alma veya ölüm olarak Şeytan'ı almak meselesidir. Ahlak ve maneviyatla ilgili anlayıştan kurtarılmamız gerekiyor. Mesele, iyilik veya kötülük yapma meselesi değildir, Tanrı'yı yaşam olarak veya Şeytan'ı ölüm olarak kabul etme meselesidir. Bu üç tarafı da görmemiz önemli! Bir tarafta duran Tanrı, yaşam ağacıyla sembolize edilerek, yaşam kaynağı olmuştur. Diğer tarafta duran Şeytan, bilme ağacıyla temsil edilerek ölüm kaynağı olmuştur ve ortada duran Adem, alan iki eliyle tarafsız bir durumdadır. Ya sağ eliyle Tanrı'yı alabilir, ya da sol eliyle Şeytan'ı alabilir. Öte yandan, bildiğimiz gibi Adem, bilgi ağacı olan, ikinci kaynağı kandırılarak kendi içine alma konusunda ayartılmıştı. Bu sadece yanlış bir şey yapma meselesi değildi. Hayır! Tanrı'nın yasası ve kuralını çiğnemekten çok daha ciddi bir şeydi. Adem'in iyiyi ve kötüyü bilme ağacından meyvesi almasının önemi, Şeytan'ı içine almasıdır. Adem ağacın bir dalını almadı, ağacın meyvesini aldı. Meyve de yaşamı çoğaltma gücüne sahiptir. Örneğin, şeftali ağacının meyvesi toprağa ekilirse, kısa bir süre sonra, başka bir şeftali ağacı çıkacaktır. Adem, "toprak"tı. Toprak olarak, içine iyiyi ve kötüyü bilme ağacının meyesini aldığında, Şeytan'ı içine aldı, o da sonra Adem'in içinde büyüdü. "RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu." (Yaratılış 2:7) Bu küçük bir mesele değildir! Adem'in bu şekilde düşüşünün farkında olan çok fazla Hristiyan yoktur. Şeytan'ın meyvesi toprağa ekilen bir tohum gibi Adem'e ekilmiştir. Böylece, Şeytan Adem'de büyümüş ve onun bir parçası olmuştur. Şimdi Şeytan'ın Adem'in hangi kısmına alındığını keşfetmemiz gerekiyor. Şeytan, Adem bahçede düştüğü zaman ona ulaşmakla kalmadı, insan ırkında hala var olmaya devam ediyor. İnsan ırkında nerede bulunuyor? Bu bölümlerde gördüğüm gibi bizler üç parçadan oluşan varlıklarız: Ruh, can ve beden. Resme bakın. Adem ağacın meyvesini aldığında, meyve varlığının hangi parçasına girdi? Yediği için tabii ki bedenine girdi. Bu mantıklı ve akla uygun olduğu halde, bedenimizde Şeytan'dan bir şeyin bulunduğuna ilişkin Kutsal Yazılar'dan bir temele ihtiyacımız var. Romalılar 7:23'ü okuyun: "Ama bedenimin üyelerinde bambaşka bir yasa görüyorum. Bu da aklımın onayladığı yasaya karşı savaşıyor" (Özgün metne göre) King James çevirisindeki "başka" kelimesi, iyi bir çeviri değil. "Farklı bir yasa" olmalı yani, farklı kategoride bir yasa. Aynı kategoride üç yasanız olabilir, yani birincisi ve "başka" idi ama burada Grekçe, birbirine karşıt bir kategori yasası anlamına geliyor. "Fakat üyelerimde (bedenimin parçaları) farklı bir yasa görüyorum, aklımdaki yasaya karşı savaşıyorlar ve üyelerimde olan günah yasasının tutsaklığı altına getiriyorlar beni" , yani bedenin parçalarında. Günah yasası nedir? Pavlus "...bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır" (Romalılar 7:20) ve "Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor" (Galatyalılar 2:20) dedi. Burada "artık ben değil, içimde yaşayan günah" ve "artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor" arasındaki karşıtlık var. Mesih, Tanrı'nın şekillenmesidir, fakat günah, Şeytan'ın şekillenmesidir. Romalılar 7'de "günah" kelimesi büyük harfle yazılmalıdır çünkü kişileşmiştir. Bir kişi gibidir. Çünkü Günah içimizde yaşayabilir ve irademize karşı şeyler yapmamız için bizi zorlayabilir. "Öyleyse bunu artık ben değil, içimde yaşayan günah yapıyor. İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok. İstediğim iyi şeyi yapmıyorum, istemediğim kötü şeyi yapıyorum. İstemediğimi yapıyorsam, bunu yapan artık ben değil, içimde yaşayan günahtır." (Romalılar 7:17-20) Bizden bile daha güçlüdür. Romalılar 6:14 diyor ki: "Günah size egemen olmayacaktır." Şöyle çevirmek daha doğru olacaktır: "Çünkü Günah üzerinizde Efendiliğe sahip olmayacak." Günah üzerimizde efendi olabilir. O halde, Günah'ın, kötü olan, Şeytan olması gerekiyor. Düşüşle Şeytan insana Günah olarak geldi ve onun üzerinde egemenlik sürüyor, ona hasar veriyor, yozlaştırıyor ve ona efendilik ediyor. Hangi parçasında? Şeytan, insanın bedeninin üyelerindedir. İnsanın bedeni, Tanrı tarafından asıl olarak yaratıldığı biçimiyle çok iyi bir şeydi ama artık düşmüş vücut oldu. Beden paktı. Çünkü iyi olarak yaratılmıştı, ama beden Şeytan tarafından yozlaştırıldığında düşmüş vücut haline geldi. Pavlus, "İçimde, yani benliğimde [düşmüş vücudumda] iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. (Romalılar 7:18) dedi. Düşüşle Şeytan bedenimizde yaşamaya geldi. Bedenimizin düşmüş vücut, hasar görmüş, mahvolmuş beden olmasına neden oldu. Romalılar kitabı iki terim kullanıyor, "günahlı bedenimizin" (6:6) ve "ölüm bedeninden" (7:24) (Özgün metne göre). Bedene "günahlı bedeni" deniyor. Çünkü günah bedendedir. Beden sadece, Şeytan'ın şekillenişi olan Günah'ın ikametgahı haline geldi. O halde, "ölüm bedeni" nedir? Ölümün kaynağı ve gücü Şeytan'dır. Günah Şeytan'ın şekillenmesidir ve ölüm Şeytan'ın başlatması veya etkisidir. Bu yozlaşmış ve aslını değiştirmiş bedene "günah bedeni" ve "ölüm bedeni" denir. Çünkü bu beden Şeytan'ın meskeni oldu. Hem günah hem de ölüm Şeytan'la ilgilidir. "Günah bedeni", bedenin günahkar, yozlaşmış ve Günah tarafından tutsak edilmiş olması demektir. "Ölüm bedeni", bedenin zayıflamış ve ölümle dolu olduğu anlamına gelir. Beden Şeytani ve şeytansı bir şeydir. Çünkü bu bedende Şeytan yaşamaktadır. Düşmüş vücut adı verilen bu yozlaşmış bedende her türlü şehvet bulunmaktadır. Söz tutkuların "benliğin [düşmüş vücudun] tutkuları" (Galatyalılar 5:16) olduğunu söylüyor. Düşmüş vücut, şehvetlerle dolu, Şeytan'ın meskeni olan yozlaşmış bedendir. Görüyorsunuz, insanın düşüşü sadece insanın Tanrı'ya karşı bir suç işleyişi değil, insanın bedenine Şeytan'ı almasıdır. Düşüş zamanından beri Şeytan insanda yaşamaktadır. İnsan ikinci ağaçtan yediğinde olan budur. İkinci ağaç aracılığıyla Şeytan ve insan bir olduğu için Şeytan artık insanın dışında değil, insanın içindedir. Havadaki hükümranlığın egemeni, Şeytan'ın kendisi söz dinlemeyen insanlarda işlemektedir. "Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız." (Efesliler 2:2) Şeytan insanı ele geçirme konusunda başarılı olduğu için sevinçliydi, övünüyordu ama hala insanın dışında olan Tanrı sanki şöyle diyordu: "Ben de beden alacağım. Şeytan insana girdiyse, o zaman Ben de insana gireyim ve insanı üzerime giyineyim." Karmaşık durumu görüyor musunuz? Tanrı insanı -içinde Şeytan olduğu halde- beden olarak giyindi. Tanrı, insan olarak beden olduğunda O'nun giydiği bir türlü insan, Şeytan tarafından yozlaştırılmış bir insandır. İnsan, beden olması sırasında, artık pak bir insan değildi, Şeytan tarafından mahvedilmiş, yozlaştırılmıştı. Romalılar 8:3'ü okuyalım: "Öz Oğlu'nu günah vücudu benzerliğinde gönderip" (özgün metne göre). King James çevirisinde olduğu gibi "günahlı vücut" değil, "günah vücudu." Rab İsa kendisini vücutta beden olduğunda, "günah vücudu benzerliğindeydi." O'nda günah yoktu ama "günah vücudu benzerliği" vardı. Günah yozlaşmış insanın içindeydi ama Rab İsa'nın içinde günah yoktu; sadece günah vücudu 'benzer'liği vardı. Eski Antlaşma bu simgeyi direkteki bronz yılanla açıklıyor. Bronzdan yapılmış yılan, Mesih'in simgesiydi. "Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir." (Yuhanna 3:14) Mesih çarmıhta iken, yılanın "benzerliğinde" olan bir insandı. Yılan, Şeytan, iblis, Tanrı'nın düşmanıdır ama Mesih insan olarak beden olduğunda, günahkar vücudun benzerliğine bile sahipti ki, bu da Şeytan'ın benzerliğidir. Herhangi birinin bunu kolayca anlaması oldukça zordur. Aslında oldukça karmaşıktır. Tekrar edeyim. İnsan pak yapıldı ama bir gün, Şeytan sahip olmak üzere insana geldi. Şeytan insanı ele geçirdiğini düşünerek sevinçliydi. Sonra Tanrı, içinde Şeytan olan insanı üzerine giydi. Tanrı insan olduktan sonra ve içinde Şeytan olduğu halde insanı üzerine giydiğinde, bu adamı çarmıha getirdi. Şeytan başardığını düşünmüştü ama sadece Rab'be kendisini öldürmesi için kolay bir yol sağlamıştı. Örneğin, evde bir fare serbest kalmışsa, ev sahibinin onu yakalaması oldukça zordur ama küçük bir yemle bir kapan kurarsa, o zaman fare yemi yakalama konusunda denenecektir. Fare önce yemi almayı başardığını düşünecektir ama çok geç bir zaman kadar kapana kısıldığını hiç fark etmeyecektir. Sonra da, kapana kısıldığı için evin sahibi gelip onu öldürmek çok kolay olacaktır. Benzer şekilde Adem Şeytan'ı yakalamak için bir tuzak oldu. Şeytan, evrende serbest kalmış "yaramaz" fareydi. Şeytan insana sahip olduğunda, çok başarılı olduğunu düşündü ama tuzağa düştüğünü fark etmedi. Şeytan insanın evi olduğunu düşündü fakat insanın tuzak olduğunu bilemedi. İnsanın onun yemeği olduğunu düşündü ama insan sadece bir yem oldu. İnsanı alarak, insanda yakalanmış ve tutsak edilmiş oldu. Bundan sonra Rab geldi ve onu çarmıha getirmek için insanı üzerine giydi, öyle ki "İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis'i, ölüm aracılığıyla etkisiz kılsın" (İbraniler 2:14) İnsan tuzaktı ve iblis içinde kapana kısıldı. Tanrı beden alarak yozlaşmış insanı kendi üzerine giydi ve bu insanı çarmıhta ölüme getirdi. Aynı zamanda, bu düşmüş insan içinde Şeytan da öldürüldü. Böylece, çarmıhtaki bu ölüm aracılığıyla Mesih iblisi yok etti. Bu nedenle Şeytan çarmıhtan korkuyor ve bu nedenle Rab bizlere çarmıhı yüklenmemizi söyledi. Çarmıh, Şeytan'ın üstesinden gelmemiz için tek silahtır. Şeytan nerede? Şeytan benim içimde yani vücudumdadır ama şimdi vücudum nerededir? Galatyalılar 5:24'e bakın: "Mesih İsa'ya ait olanlar, benliği[vücudu], tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir." (Özgün metne göre) İçinde Şeytan olan vücudum çarmıhtadır. Bu nedenle Şeytan çarmıhta öldürüldü. Rab'be övgüler olsun! Peki her şeyin sonu bu mu? Hayır, ölümden sonra gömülme gelir ama mezar bile son değildir! Gömülmeden sonra diriliş vardı. İsrail, Kızıldeniz'e Firavun ve ordusuyla gitti ama ölüm suyundan Firavun ve ordusu olmadan diriltildiler. Firavun ve ordusu, ölüm suyunda gömüldüler. Mesih, insanı Şeytan'la birlikte ölüme ve mezara getirdi ve Şeytan olmadan ölümden ve mezardan çıkardı. Şeytan'ı mezarda gömülü olarak bıraktı. Artık diriltilmiş insan Mesih'le birdir. Size bir soru sorayım, ne zaman yeniden doğdunuz? 1958 yılında mı? Bu çok geçtir! Mesih'in dirilişiyle yeniden doğdunuz! "Rabbimiz İsa Mesih'in Tanrısı ve Babası'na övgüler olsun. Çünkü O büyük merhametiyle yeniden doğmamızı sağladı. İsa Mesih'i ölümden diriltmekle bizi yaşayan bir umuda, çürümez, lekesiz, solmaz bir mirasa kavuşturdu. Bu miras sizin için göklerde saklıdır." (1.Petrus 1:3-4) Mesih diriltildiğinde, O'na inanan bizler de diriltildik. Bu da Efesliler 2:5-6 ile kanıtlanabilir: "Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. O'nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa'da, Mesih'le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu." Mesih'in dirilişi sırasında, biz de O'nunla diriltildik. Bundan etkilenmeliyiz! Şeytan içine girdiğinde insan Şeytan tarafından mahvedildi. Ancak Tanrı beden olarak, içinde Şeytan olan bu insanı üzerine giydi ve bu adamı çarmıha getirdi, Şeytan'ı içeren bu insanı öldürdü ve bu adamı mezara gömdü. Sonra insanı dirilişe getirdi ve bu diriliş aracılığıyla insan Tanrı'yla bir oldu. Tanrı beden olma aracılığıyla insanın içine girdi ve dirilişle insan Tanrı'yla bir oldu. Artık Tanrı insanın ruhunda. Sevinmeliyiz ama fazla sevinmemeliyiz. Neden mi? Çünkü çarmıhımızı her zaman, her gün yüklenmeliyiz. Vücudumuz çarmıhtan uzaklaştığı zaman Şeytan'ın yeniden canlı olduğunu fark edeceğiz. Rab İsa ruhumuzda olduğu için "Haleluya" demeliyiz ama hala vücutta olduğumuz için uyanık da olmalıyız. Vücut çarmıhtan uzaklaştığında, Şeytan yeniden yaşayacaktır. Bu nedenle her zaman ruhta yaşamalıyız ve çarmıhı vücuda uygulamalıyız. Şeytan düşüş aracılığıyla insana girdiği halde, Rab onun üstesinden geldi ve artık diriliş sayesinde Rab bizim içimizdedir. Şu andan itibaren bizim sorumluluğumuz ve işimiz iyi bir şey yapmaya çalışmak değildir. İyilik sadece bizleri aldatır ve körleştirir. Ruhta Rab'bi izlemeliyiz ve çarmıhı vücuda uygulamalıyız. Bu da doğal olarak Şeytan'ı öldürecektir. Bu iki yönüyle bu şeyi pratik yapmayı öğrenin. Rab'bi ruhta izleyin ve Şeytan da dahil olmak üzere vücudu çarmıhta öldürün. O zaman nihai mesele ne olacaktır? Basit olarak şudur: Bir tarafta Yeni Yeruşalim ve diğer tarafta Ateş Gölü olacaktır. Yeni Yeruşalim, ÜçlüBirlik Tanrı'nın insana karışmış halidir ve Ateş Gölü, Şeytan'ın nihai yıkımıdır. Ateş Gölü, Şeytan için olan yerdir. ÜçlüBirlik Tanrı'yla ve dirilmiş insanla ilişkili olmayan her şey Şeytan'la birlikte Ateş Gölü'ne atılacaktır. Yeni Yeruşalim'de sadece yaşam ağacı olacaktır. Diğer ağaç Ateş Gölü'nde olacaktır. Kutsal Yazılar'ın tümünün nihai sonucu budur. Kutsal Yazılar üç tarafla başladı ama nihai tamamlanma, kentin merkezinde sadece brinci ağacın olduğu ve ÜçlüBirlik Tanrı'nın ifade edilişi olarak dirilmiş adamın olduğu Yeni Yeruşalim olacaktır. İkinci ağaç Ateş Gölü'ne atılacaktır. İkinci ağaçla ilgili her şey ve bütün insanlar Şeytan'la Ateş Gölü'nde aynı kadere sahip olacaklardır. Sonuç olarak, bu resmin bugün bizler için anlamı, normal Hristiyan yaşamının iyilik yapmaktan oluşmadığıdır. Normal Hristiyan yaşamı sadece Mesih'i alıp yaşamak ve Şeytan'la birlikte düşmüş vücudu her zaman öldürmektir. Ruhumuzda Mesih'i izlemek ve düşmüş vücudumuzu öldürmektir. Daha sonra ÜçlüBirlik Tanrı ve dirilmiş insanın bir ifadesi olacak gün yani merkezinde yaşam ağacının bulunduğu Yeni Yeruşalim olan gün gelecektir. "Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin. (Luka 9:23)
Sayfa 101 - Akarsu YayınlarıKitabı okudu
·
231 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.