Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

192 syf.
8/10 puan verdi
·
42 günde okudu
Jacobson, genetik ve çevrenin birbirini karşılıklı olarak etkilediğini ve bunun gelişim boyunca süren bir etkileşim olduğunu öne sürüyor. Freud, Anna Freud, Hartmann, Spitz ve Mahler'in katkılarından yararlanarak kendi fikirlerini açıklıyor. Jacobson Hartmann'ın görüşlerini destekleyerek içgüdüsel dürtülerin ''verili, belirli şeyler'' olmadığını, bunların daha çok önceden belirlenmiş biyolojik potansiyeller olduğunu fikrini öne sürüyor. Jacobson bu yeni modeli ile Freud'un birincil erotojenik mazoşizm ve ölüm içgdüsüne dair fikirlerine itiraz etmiş oldu. Yaşantı, en baştan bebeğin ne hissettiğine göre kaydedilir ve Spitz'in ''duygulanımsal algı'' dediği şeyle örgütlenir. Bellekteki izler ''iyi ve kötü'' şeklinde ayrımlaşırlar. Bebek erken dönem yaşantısı genellikle doyurucu olarak ilerlerse libido, ''iyi'' olandan sağlam güdüleyici güç olarak ortaya çıkacaktır. Böyle bir durumda saldırganlık daha az düzeyde bulunacaktır. Ancak erken dönemde ''kötü' olacak şekild bellek izleri yaşantılanırsa bu durumda oldukça güçlü bir saldırganlık dürtüsü oluşacaktır diye belirtmiş. Nesnel bir annelik yoktur, sadece o bebeği özel hissettiren bir annelik vardır der. Jacobson bu fikirleriyle, dürtü ve çevrenin karşılıklı etkileşimini sağlamış oldu. Kişinin yaşantısında hissettiklerinin sadece libido ve saldırganlığın azalıp yada arttırdığını değil, kendimize ve başkalarına dair eğilimlerin altyapısını oluşturduğunu ifade etti ve bunları da ''kendilik imgesi'' ve ''nesne imgesi'' olarak ayırdı. Yeni doğanın kendiliği ötekinden ayıramadığı için bu erken dönemdeki imgelerin ''kaynaşmış ve karışık'' olduğunu ifade ediyor. İnsanın kendisine ve ötekilere bakışı da bu imgelerin (iyi ve kötü) imgelerinin bütünleşmelerinin soncuudur. Bu bütünleşmenin sağlanması yada sağlanamaması gelecek dönemdeki kendimize ve ötekilere bakışımızda bize bir perspektif sağlar. Jacobson'a göre (Spitz'i detaylandırarak) anne ile erken ödipal öncesi yaşantılar, gelişim üzerinde süperego oluşumunu etkileyen iki tip kapsamlı etkiye sahiptiler. Doyum ve engellenme yaşantıları dürtülerin biçimsel oluşumunu şekillendirirken, annenin sınırlamaları ve yasaklamaları da daha sonra (ödipal) süperegonun etrafında şekillendiği ilk imgeleri, öncüleri oluşturur. Böylece süperegonun oluşumu başkalarıyla yaşantılar ve tutkular arasındaki karmaşık iç içe geçişe (interpenetration) daha çok bağımlı kılınmıştı. Ben ve üstbenin gerçek olgunlaşması ergenlikteki içgüdüsel çartışma fırtınası yatıştıktan sonra gerçekleşir diye ekliyor. Ben idealinin, çocuksu özlemi ve sevgi nesnesiyle bir olma isteğini doyurduğunu ifade etmiş. Dışkı kontrolünün başarılması ve cinsel farklılık keşfi, kimlik duygularının gelişimindeki önemli payı oluşturur. Kitabının son kısmında ergenler hakkında oldukça açıklayıcı bölümlere yer vermiş. Ergen, içgüdüsel yönelişleri savunmak için; yadsıma, çocuksu içe yansıtma ve yansıtma kullanabilir diye ekler. Suçluluk çatışmaları; utanma ve aşağılık çatışmaları ile yer değiştirebilmekte ve etkileşime girebilmektedir. Bu eserle aralarında bazı temel farklılıklara Otto Kernberg'in geliştirdiği Aktarım Odaklı Terapi'nin Jacobson'dan ne kadar etkilendiği çok açık bir şekilde görülebiliyor.
Kendilik ve Nesne Dünyası
Kendilik ve Nesne DünyasıEdith Jacobson · Metis Yayınları · 201514 okunma
··
178 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.