Muhtemelen hiçbir şey, "Biz" ve "Onlar" ayrımını, Kuzey İngiltere Sulh Ceza Mahkemelerindeki bir duruşma günü
kadar iyi betimleyemez.² Taşranın sıkıcılığı ve püritenlik ile yoğrulmuş boğucu havası, temizlik maddelerinde kullanılan formolünün burun kemiğini sızlatan kokusuyla sizi hemen girişte karşılar. Tuvaletlerin kapısında, alışık olunduğu
gibi, "Gentlemen" [Bay], “Ladies” [Bayan] değil, “Males” [Erkek] ve "Females" [Dişi] yazar. Duruşma salonlarında devasa ahşap bir kürsü, yüksek ve dar pencerelerden sızan ışıkla aydınlanır. Hâkimin iktidarı karşısında put kesilen polis memurları, sıra mahkemeye çıkarılan bu işçilere geldiğinde
"kolluk" görevlerini, yani iktidarın yamağı olma işlevlerini, kendi çöplüklerinde olmaları ölçüsünde ve mahkeme kürsü-
sünün simgeleştirdiği anonim otoritenin verdiği güçle daha da tehditkâr biçimde yerine getirirler. Mahkemedeki zabıt
kâtipleri insanlarla "dalga geçmekten" tuhaf bir haz alırlar...