Yazsonu.Akdeniz kadar mavi en az onun kadar büyüleyici bir kitap.Büyüleyici iddialı gelebilir.Lakin bu doğru.Kitabın sayfalarını çevirdikçe Akdeniz'in maviliği,Tanrıların ayak izleri,Romalıların zaferleri,yenilgileri,Selçukluların fetihleri.Tarihin buğusu,tabiatın canlılığı ve Akdeniz'in sonsuz maviliği içinde bir kadın zamanın tüm katmanlarıyla geçmişi,bugünü ve yarını ile hesaplaşır.Kaya parçaları,zakkumlar,yabani otlar,dalglar,kumsaldaki ayak izleri onu zamanın başka evrelerine götürüyor.Hayatında iz bırakanlara,acılarına ve mutluluklarına.Bunlar ile beraber yüzleşiyor yaşamıyla.Her şey kendi doğrusunu bulur. Kitabın ilk cümlesiydi.Acaba o kendi doğrusunu bulabildi mi? Yoksa herkesin bahsızlık diye adlandırdığı sonra teselli için belki de en doğrusu buydu deyip tekdüzeliğe devam mı etmek lazım.Benim sayfaları çevirdikçe en çok yazarın bunu nasıl anlamdıracağıydı.Sürekli yaşamda istediğimiz gibi gitmeyen pek çok vaziyet,kayıplar yaşıyoruz.Bununla başa çıkmanın en kolay yolu böyle olması gerektiği,akışına bırakmak gerektiği oluyor.Sürekli karmaşa ve zorlu bir yaşamı olan herkes bunu iyi bilir.Belli bir süre sonra dinginlik ister,huzur ister insan.Hayat kendi doğrusunu bulur der.Sahil kıyısında bir yere çekilmek en iyisi olur,herkesten uzak.Ama insan nereye giderse gitsin geçmişi hücrelerinde taşır.Yazarın benzetmesi nokta atışı insan bir ören.Nerede olursa olsun bir kitap,müzik(müziğe gerek dahi yok aklınıza takılan birkaç dize yeterli),herhangi önemsiz bir eşya dahi size hatırlatmaya yeter.Kitap bilinçakışı tekniğiyle yazılmış.Bundan ziyade zaman kavramı ve anlatıcı esas girift mesele.Eğer sıkı bir okursanız bu noktada zorlanmayıp keyifli bir okuma olacaktır.Zaman,an bir kadının toplumsal rollerinden sıkılması ,onun kayıpları,kafa karışıklıkları,toplumumuzda bir kadın olarak varolmanın zorluğu kitabın belkemiğini oluşturur.Baht tanrıçası Tyke kadını ıskalamış olabilir mi? Kendi açımdan baht kavramına inanmam.Kitap aynı zamanda Akdeniz'de kurulu medeniyetler ve kültürü ile örülü.Dionyos,Hydralar,deniz kızları,içilen şaraplar(nektar olabilir),Kleopatra,Romalılar,Selçukların fetih için yaptırdığı kaleler.Bununla beraber portakal,limon,nar narenciyelerin tazeliği diğer yandan minibüs koltularında sırt çantası ve yazı makinesiyle pazara giden orta halli bir yaşam kıskacında kendi sadeliğinde zamanın tüm evrelerini hücrelerinde taşıyan bir kadın.Yazı makinesinde dolaşan parmakları ona ilhamını verecek mi? Erkek kardeşinin şiirlerinden dizeler aklında,birkaç şarkı dizesi ,kitaplar,taze pişirdiği kahvesi,hayatındaki tüm o insanlar yüzerken,alışveriş yaparken ,etrafı toparlarken aklında.Diğer yandan biz kendimiz olabiliyor muyuz şu hayatta?Başkalarının yargılayıcı ,seni hemen sindirmek isteyen bakışları altında kim tam manasıyla rahat ki? Özellikle şehirde yaşamın en büyük sorunu yapaylık ve sahtelik.Kadın bundan sıkılmış.Sakarlıklarına bile çılgınca gülemiyor. Yalnızlık en iyisi çoğu zaman.Dalgaların arasından ve günbatımından yaşamı ve ölümü düşünmek,çiçeklerin tazeliğinden mutlu anları anımsamak.An 'ı, zamanı ve hayatı akışına bırakmalı mı? sorusunu bir kadının persektifinden Akdeniz'in büyülü atmosferi ile anlatan harikulede bir kitap.İyi okumalar.

YazsonuAdalet Ağaoğlu · Yapı Kredi Yayınları · 2006294 okunma

·

119 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.