Akıllı dervişin biri bir gün şeyh efendisine sormuş:
"Efendim, dünya ve ahiret saadeti nasıl ele geçer?"
Efendi Hazretleri, "Evladım," demiş, "gönül Allah'ın evidir. Oraya Allah'tan gayrısını almamak lazım. Eğer o saadetin derdine düşmüşsen gönlüne Allah'tan gayrısını koyma."
Fakat soruyu soran akıllı adam, "Peki efendim!" deyip gitmiyor. Bu işler akıllı adam işidir. Zeki adam işi midir, bilmem ama akıllı adam işidir.
Kalbinin aklı olan adamların işidir. Niçin böyle diyorum? Şimdi adamcağızın sorduğu ikinci soruyu duyunca niye böyle dediğimi anlayacaksınız.
Normalde şeyh efendiye soruyu sorduk. O bize böyle bir cevap verdi. "Eyvallah efendim!" deyip oradan dönüp gitmek gazeteci işi gibidir, dışarıdan geçerken şöyle bir uğramaktır. İşin içinde olmak değildir. İşin içinde olan ciğeri yanan, derdi bilen,
"Efendim," diyor, "buna gücümüz yetmezse yapabileceğimiz başka bir şey var mı iki cihan saadeti için?"
Allah dostu buyurmuş: "Var evladım, buna gücünüz yetmezse böyle bir zatı bulun, onun gönlüne girmeye bakın, bu da onun gibidir."
Bu da onun gibidir. Niye? Çünkü Mevla onların gönüllerine nazar eder.
O nazar edişte o gönüllerde sizden bir iz bulunursa şayet, o zaman sizin gönlünüz de tecelliden pay alır. Güzeldir. Arif-i billah olan zatlar demişler ki: "Allahu Teâlâ, bir insan vefat ettiği vakit o devirde yaşayan Allah dostlarının gönüllerine nazar eder, bu adamdan o gönüllerde bir iz var mı diye. Yoksa döner bu defa adamın gönlüne bakar, bu vefat eden adamın gönlünde o zatlardan bir iz var mı diye." Ya onların gönlünde senden bir iz olması lazım ya da senin gönlünde onlardan bir iz olması lazım ki iki cihan saadeti ele geçiversin.
🌾Aşık Olan Neylesin- Serdar Tuncer🌾