Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ah siz zavallı erkekler!
19 yaşındayken, dört sene beni bekleyen. Melekle nisanlandım. Bir fabrikada işçi idim. O da ayın fabrikada müdür olan, İsmet beyin kızı, aynı zamanda orada sekreterdi. Beni küçük görmedi, O lise, ben de ilkokul mezunu idim. Evlendik... Benim üzerime çok düşerdi. Bana ziyadesiyle bağlı, fedakâr, namuslu bir kadındı... Askerden geldikten sonra bana kolunda ve boynunda ne kadar altın varsa verdi... Cağaloğlun'da bir tuhafiye dükkânı açtım Durumum, gittikçe düzelmişti. Derken ben hastalandım... Tüm yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tedavi gördüm. Af buyurun, helâya bile karım götürüyordu... İsmi gibi ken disi de Melekti. Gün olmaz ki, benim için ağlamasın... Kı sacası kızım, karım, fedakâr, cefakâr biri idi... Derken, yaşım yirmi altı oldu. Ben sıhhatime kavuş tum. Çocuklarımız oldu. Yeniden Tuhafiye işlerim yoluna girdi, çalışmaya başladım... Yukanda arzettiğim veçhile, onu çok seviyordum... Devamlı gelen müşterilerimden biri olan, Nesrin adında bir kız vardı. Yirmi yaşlarında falandı... Benimle konuşmaları, hariikulade etkileyiciydi... Önceleri; "Lânet olsun şeytan'a, şuna yüz vermiyeyim." dedim... İki sene onun bana olan ilgisini anlamamazlıktan geldim... Cefakâr Meleğime ihanet edemezdim... Şeytan da boş durmuyor, beni Nesrin'e doğru çekiyordu. Devamlı cehd ettim, sonunda Nesrin gâlib geldi. Benim evli olduğumu bilmesine rağmen, beni elde etmek için elinden geleni yaptı. Ben Nesrinle yasak hayat yaşamaya başladım. Evime gittiğim zaman, karım bana ilgi gösterdikçe, fıttırıyord kium. Ona olan mahcubiyyetimden, adeta sadist olmuştum, devamlı ona işkence ediyordum. Melek şaşkındı... "Niye böylesin îsmet?" Dedikçe ben daha çok yıkılıyordum... Hangi tarafa başımı çarpacağımı bilemedim... En ufak bir olayda, Meleği dövüyordum. Yıllar geçti. Nesrinle aramızda olan haram ilişki, kendini göstermeye başladı... Ama Melek, inanmadı... "Benim kocamın böyle bir iş yapması mümkün değildir. O beni seviyor." diye de dedikoduların yalan olduğuna inanıyordu. Ne talihsizlik ki, bana olan itimadından dolayı, bana sormadı bile ha fazla kahretti... Bir gece Nesrin'in evine gittim. Ben Nesrin'in evine girdim, bacağıma felç gelmiş gibi bir hal oldu... Yürüye- medim. O gece orada sızıp kalmışım. Ertesi sabah Nesrin beni Hastahaneye götürüyordu. Arabaya binerken kolu ma girmişti. İşte, Emine kızun, olanlar orada oldu... Bir de baktım, tam karşımda Melek bize bakıyor. Ben don dum kaldım. Melek de öyle idi... Bir de baktım Melek yere yuvarlandı. Zar zor yanına gittim. Bililerinin yardımıyla onu arabaya bindirdim, ben de bindim... Onu tam hatırla mıyorum, hangi hastahaneye götürdüm... Ama iş işten geçmişti... Melek felç olmuş beni tanımıyordu... Hastaha- nede bir ay yattı. Çıktıktan sonra aklî dengesi de düzeldi. Ama, beni görmek bile istemedi. Mecidiyeköy'deki dayısı nın evine gitti. Ne kadar yalvardımsa bana dönmedi. El işi yapıyor, çocuklara bir şeyler gönderiyordu. Onu yıllarca göremedim. Belden altı tutmuyordu, yine aynı olduğu haberi geliyordu. Yine aradan yıllar geçti. Çocuklarımız evlendi. Beni görmemek için düğüne gelmedi... Onu yirmi üç yıl hiç görmedim. Yirmi üç yıl sonra oğlumun evinde gördüm. Keşke gözlerim kör olsaydı da görmez olsaydım. Çökmüş yıkıl mış, yaşlanmış... Dert, hüzün yüz hatlarından okunuyordu... "Beni görünce: "Gel, İsmet gel, gelde eserini gör. Belki iftirah eder kendinle övünürsün..." dedi. Taş kesilmiştim. Onun oturduğu koltuğa doğru yürüdüm. Bana bağırarak; "Hadi çık git buradan, çık çık..." diyerek ağlıyordu. Şimdi tamamen yatalak olmuş, oğlumun evinde yatıyormuş. oğlumu tenbihlemiş: "Eğer onu içeri alırsan, sana sütümü helâl etmem" demiş...
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.