Atatürk, "hayatta en hakiki müşrit ilimdir, fendir" derken, insanların değil, bilimsel düşüncenin rehberliğini görmüştü. Oysa ki bizim, " aydın geçinen " kesimimiz, yüzeysel yaklaşımları yüzünden sloganlarda, inançlarda ve ideolojilerde çözüm aramaları yüzünden sloganlarda, inançlarda ve ideolojilerde çözüm aramaları yüzünden, Atatürk 'ün gerisinde kaldıkları gibi, Batı aydınlanmacı filozofların kendi toplumlarında oynadıkları benzer bir rolü Türk toplumunda oynayamadılar. "Entel" olurken entelektüel olamadılar. "Entelektüel " dendiğinde; bilim ,kitap , kütüphane, aydınlanma, çoğulculuk, düşünceler zenginliği gibi imaj ve çağrışımları toplumda yaratamadılar. Bunun yerine "entel" denince , "entel -barlar" çağrışımı yaptırmakla yetindiler.