Ne kadarda kendine güveniyordu bu adam. Babasını nasıl da küçümsüyordu, üstelik bunu söylemekten de çekinmiyordu. Bana yüzüğü veren sakallı adamı gözümün önüne getirmeye çalıştım. Nazik olmaya çalışıyordu, ama onda da aynı vardı aynı güven. Dünyanın bütün sırlarına ermiş gibi sakin, artık beni hiçbir olay, hiç kimse şaşırtamaz dercesine umursamazca bakıyordu insana. Aslında bu ilgisiz yüz ifadesini, bu aldırmaz tavrı tanıyordum: Babamın arkadaşı, can yoldaşı, uğruna bizi terk edip gittiği Pakistanlı Şah Nesim de böyleydi.