Gönderi

Şark'ın hafızasında yer alan bir temsil, gerçek ile mecaz arasındaki ilişkiyi oldukça lezzetli bir şekilde örnekler: “Denir ki hakikat güzel bir kadına, mecaz ise çirkin bir cadıya benziyordu. Hakikat, güzelliğinin başına açtığı bin beladan, mecaz ise ilgisizlikten ve itilmişlikten mustaripti. Bir dönemeçte mecazla karşılaşan hakikat, ona: 'Ben güzelliğimin başıma açtığı belalardan ötürü yaşayamaz hâle geldim. Sen ise çirkinliğin yüzünden her yerden kovuluyorsun. Sen giysilerini bana ver, ben çirkin görüneyim, ben giysilerimi sana vereyim, sen ise güzel görün. Ben insanların peşime takılmalarından, laf atmalarından kurtulayım, sen ise herkesin ilgisini üzerine çeken bir güzel ol' demiş.” O günden bu yana hakikatin mecaz, mecazın ise hakikat perdesi altında gizlendiği söylenir. Bu temsil bize, hakikatin kendinde olan güzelliğinin, dilin sınırlı imkânlarının içinde dile gelemeyeceğini ve herhangi bir sembolizme başvurmadan ifade edilemeyeceğini ima eder. Dolayısıyla kadim Doğu'da belirleyici olan hakikatin aktarımı olduğu için dil bu nedenle tümüyle onun emrindedir; fakat dikkat etmemiz gereken şey burada hakikatin mecazın elbiselerini giydiğidir.
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.