Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Kapının önüne su bırakmayı unutma, e kış vakti vicdanın varsa biraz ılık yap bari, deterjanını da azıcık koysan fena olmaz hani, yöneticinin verdiği iki gram deterjan yetmiyor 4 katı temizlemeye. Hazırladıysanız sularınızı başlayalım merdivenleri silmeye. Silerken Mercan’ın öyküsünü dinlemeye. Mercan’ın bir kocası var bir de Haydar’ı yok. Haydar kim mi? Mercan’ın hiç doğmamış oğlu. Böyle kara yağız bir delikanlı, mahallede namı var Haydar’ın ama bir kendisi yok. Doğamadı. Çünkü annesi Mercan’ın çocuğu olmuyor. Sadece annesinin hayallerinde doğabildi Haydar. Mercan ‘ın bir de kocası var. Boynu altında kalasıca, başına taş yağasıca ama keşke eve geri dönesice… Esrarkeş bir adam diye tanıyoruz ama Mercan anlatıyor tabi bize. Kendisini roman boyunca hiç görmedik. Zaten o kayboluyor Mercan başlıyor anlatmaya. Yalnızlık işte ne olacak başına taş yağacak bir kocayı bile bağrına bastığın taşla bekletiyor. Ha bu arada Mercan kim mi? Samatya’da yaşayan, 30 yaşlarında, güzel mi çirkin mi, uzun mu kısa mı olduğunu bilmediğimiz, her şeyin organiğinin revaçta olduğu bu dünyada organik olmayı başarmış ama kendi bokunu yiyen bir tavuk kadar kabul görmemiş, merdiven silmeye giden, her gittiğinde acılarını güden, kocası kaybolduktan sonra yalnızlığını yanına alıp kapı kapı evliya evliya kocasını arayan ararken de duaları karıştıran aslında Tanrı’dan çok şey istemeyen bir koca -e zaten vardı- geri dönse bari, bir de bebek isteyen bir kadın. Şimdi Tanrı dediysek bakmayın kiliseye besmeleyle girmeyecek kadar da saygılı kendisi. Umut dünyası işte, insan umut ettikçe çıkıyor bir ertesi sabaha. Umut ettikçe bir camiye, bir yatıra, bir kiliseye derken Allah katına ulaşmak için kapı kapı, umut umut dolaşıyor elinde kimi zaman mumu, kimi zaman tesbihi, kimi zaman bir parça çaputu ile. Aslında Mercan’ın çok şeyi yok, zehir gibi çalışan bir kafası var ama talihi yok. Mercan ülkem kadınlarının ortalaması işte, ortalama üstü zekayla ortalama hayatlar yaşayan, umutsuz ev kadınlarımız. Tıpkı o kadınlar gibi yokluklar arasında dost ötesi bir dostları var. Bir televizyon var. Evde ses olsun diye tek yareni, dert ortağı, bozuldu diye çocuğunu acile yetiştiren anne gibi kucağına alıp tamirci tamirci dolaştırdığı bir televizyonu var. E sonuçta gençken Mercan televizyona bakıyor, yaşlanınca da televizyon Mercan’a bakardı. Döndü mü kocan Mercan? Dindi mi acın Mercan? Yine harika bir Seray Şahiner kalemi ile karşı karşı karşıyayız. Silik kadınları anlatmayı seviyor Şahiner ama öyle silik ki yaşadığı hayatta her şeyi silip tek başına var olan, varlığı tüm varoluşu kaplayan, zayıf ama etkili, eksik ama kalabalık, olmasa da olur ama olmazsa olmaz kadınları anlatıyor. Her seferinde saflığı ile eğlendiğimiz, bir uzaklık ölçüsü olarak “Hanım” diye seslendiğimiz, her uzaklıkta bir o kadar kendimize çarptığımız kadınların öykülerini anlatıyor. Okurken hem keyif alıp hem de keyfimin kaçtığı nadir yazarlardan. Şu da varol özgün, çok kendi. Tek bir cümlesinden anlarsınız onun kadınlarının lakayt tavrını, vurdumduymaz hallerini. Seray Şahiner kadını dersiniz. Ben böyle bir kadın tanıyorum, nereden diye sormayın.
Kul
KulSeray Şahiner · Can Yayınları · 20171,066 okunma
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.