Gönderi

Olan her şey olmuştur. Ama ne yazık ki insan olanı anlamak yerine neden olduğu ve nasıl kurtulabileceği; eğer çok hoşnut olduğu bir şeyse tam tersi nasıl kaybetmeyeceği üzerine çeşitli fikirler geliştirir. Ve en kötüsü de bunları eyleme döker. İnsan ne denli acizdir ki anlamadığı bir şey için nedenleri araştırır. Nedenlerle gerçeği, hatta hakikati bulmaya çalışır. Hiçbir zaman yaratıcıyı dahi anlamak istemez. Yaratıcının nerede olduğu, nereden geldiği ve nasıl gidebileceği üzerine düşünür durur. Bu adımda kişi olana bütünsel bakabilmeyi, olduğu gibi kabullenmeyi ve teslim olmayı anlamalıdır. Eğer yargılamadan veya beğenmeden olanla bir bütünlük sağlarsa ikilik yok olur. Olan olduğu gibi, oluştuğu gibi, oluşturan gibi tam ve net anlaşılır. Çünkü böyle bir durumda kişi bütün enerjisini sorgulamaya yani ayırmaya değil, tam ve net olarak anlamaya vermiştir. Burada müthiş bir bütünlük oluşmuş, ikilik yok olmuştur. İnsanın gerçekten hakikate geçememesinin altında yatan ana neden bu bölümdür. Zihnin bölmeye karşı olan alışkanlığı, asli olan bütünleştirme yönünde de eğitilebilir. Ayrımcı bakış, bütünsel bakışla değişebilir.
Sayfa 166Kitabı okudu
·
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.