Gönderi

Monna Rosa yayımlanmadan önce gelen ziyaretçilerden kimi cahil cesur olur kabilinden kimileri de saflığından şiirin hikâyesini Üstat’a sorduklarına sayısız kez şahit oldum. Bazen bunaltacak derecede ısrarla akrostişi söz konusu ederlerdi. Üstat zaman zaman “Benim şiirimle beni sigaya çekmeye çalışıyorlar.” derdi. Bu sorular Monna Rosa yayımlandıktan sonra da devam etti. Diriliş’te çalıştığım süre boyunca benim aslını bilebileceğim düşüncesiyle olsa gerek, bana en çok sorulan sorulandan biri hatta yegâne soru “Monna Rosa” ile ilgili tecessüslerini ifade edenlerdi. Bugünden baktığımda yolda izde rastladı- ğım birçok kişi, aydın dediğimiz insanların Diriliş ve Sezai Karakoç hakkında yegâne öğrenmek istedikleri şeyin bu konu olduğunu hatırlıyorum. Verdiğim cevaplardan bana inanmadıklarını da anlıyordum. Doğrusu hiçbir zaman merak edip sormadım kendisine, belki eğitimim gereği esere bakmak, eserin söylediğine kulak vermek onu esas almak gerektiğini düşünür, bu düşüncelerimi de örnekler üzerinden soranlarla paylaşırdım. Üst bir dil, ifade biçimi olan şiir bizi ikna edemiyorsa şu veya bu şekilde yaşanmış bir şey bizim ne işimize yarayacak? Bu hikâyelerden örnekler her yerde ve birçok kişide çeşit çeşit varken, hatta mevcut hâlleriyle sıradanlığa düştükleri hâlde, şiirin ışıltısı ve sunduğu güzellikler niçin tecessümüze yenik düşerler? Burada esas olan sanat eserinin kendisi değil mi?
·
232 görüntüleme
Sezâ okurunun profil resmi
Bunları söyleyen kim? Merak ettim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.