Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Darülfünun Islahatı ve "Yüksek Muallim Mektebi"
Darülfünun ıslahatından bahsolunurken ilk önce akla gelmesi icap eden meselelerden biri de Yüksek Muallim Mektebinin alacağı şekil olmalıdır. Beyazıt'ta, Zeynep Hanım Konağı'nın bir köşesine sığınmış olan ve birçok münevver vatandaşlar tarafından bile mevcudiyeti bilinmeyen bu mütevazı mektebin, maarif sahasında oynaması icap eden büyük rol düşünülürse, bugün pek bakımsız kaldığına, âdeta üvey çocuk muamelesi gördüğüne, insan tereddütsüz hükmeder. Muallim mektepleri ilkmektep hocası, Ankaradaki orta muallim mektebi orta mektep hocası yetiştirdiği gibi Yüksek Muallim Mektebi de lise hocası yetiştirmekle mükelleftir. Bu itibarla maarif sahasındaki ehemmiyeti de büyüktür. Fakat buna rağmen kendisine verilen kıymet nedir? Biraz da onu görelim: Bir kere Yüksek Muallim Mektebinin müstakil bir binası yoktur. Fen Fakültesinin bir kısmını doldurduğu için âdeta sığıntı vaziyetindedir. Dardır. Mektebin erkek ve kız talebesi olduğu için bunlara ayrı ayrı yerler tahsisi icap ettiğinden mektepte izdiham son dereceye gelmiştir. Halbuki mektebin doktoru, mektebin yemekhanesinden başka yerleriyle alâkadar olmadığı için bu gayrı sıhhî vaziyet hakkında müdüre bir tek söz söylemiş değildir. Mektepte şaşılacak derecede bîr anarşi ve idaresizlik hâkimdir. Bugün Yüksek Muallim Mektebi'nin bir müdürüyle üç müdür muavini vardır. Buna rağmen ekser geceler mektepte bunlardan kimse yoktur. Gece nöbetçiliğini talebe üzerinde hiç bir idarî salahiyeti olmayan kütüphane memuru, eczacı veya ambar memuru yapar. Talebe mekteple olan muamelesini yapmak için bazen mektepte hiç kimseyi bulamaz. Mektepte müdürün hakikî vekili demek olan ve hakikatte müdürden ve muavinlerden daha fazla rol oynayan bir hademe Şuayip Efendi vardır ki talebe ekseriya bununla muamele görür. Ara sıra zuhur eden küstahça tavırlarına rağmen mektepte böyle faal bir rol oynadığı ve istihbarat işlerinde de iyi vazife gördüğü için mektep idaresi bu hademeyi tutar. Bazen mektepten on beş, yirmi gün gibi büyük bir zaman için mezuniyet alması icap eden bir talebenin ne müdürü, ne de muavinleri vazife başında bulamadığı ve Şuayip efendiye haber vermeyi de nefsine yediremediği için kimseye söylemeden kendi kendine çıkıp gittiği vakidir. Bugün yüksek muallim mektebi, hakikatte yalnız aşçıbaşısının hikmet‐i mevcudiyeti olan bir oteldir. Bazı sabahlar talebe uyandığı zaman yatakların birinde hiç tanımadığı bir çehreye rast gelir. Bu, talebeden birinin o gece için yatmaya getirdiği yataksız kalmış bir ahbabıdır. Ve her kesin gözü önünde olan bu vakadan mektep idaresinin haberi bile olmaz. Yüksek Muallim Mektebini idare edenler hakikatte idaresizliğin ve iradesizliğin müşahhas timsalleridir. Talebeyi muayzen saatte mektepte bulunmaya icbar için müteaddit emirler asılır. Fakat talebe bildiğini, okumakta berdevamdır. Çünkü talebe bu emirlerin yerine getirilmiyeceğinden o kadar emindir ki bu emirlere karşı yalnız gülümsemekle iktifa eder. Erkek talebeye, kız talebe hususunda, büyük bir emniyetsizlik gösterilir. Geceleyin sinemaya veya tiyatroya gidecek olan kız talebe erkek arkadaşlarıyla değil erkek hademelerle gönderilir. Halbuki mektep idaresinin bu çirkin şüphesi çok haksızdır. Mektepte her türiü münasebet sizlik mebzulen mevcut olmakla beraber son dört beş yıl zarfında cinsî ahlâka daîr en ufak bir vak'a bile zuhur etmemiştir. Bundan başka mektebi idare edenler aktif adamlar değildir ki talebe arasında bir hâdise çıktığı zaman karar verip tatbik edecek kimse yoktur. Böyle zamanlarda müdür ne yapılmasını icap ettiğini şikâyetçi talebelere sorar. Diğer taraftan talebenin gıdasına, istirahati esbabına da hiç dikkat olunmaz. Tedrisat müddetince yemekler biraz daha iyidir fakat dersler kesilince yemekler azalır ve kötüleşir. Hatta dersler keşilince talebeye verilen 250 kuruş gibi azıcık bir aylık da verilmez olur. Bu hale karşı şikâyette bulunan talebeye verilen cevap şudur: "Tatil zamanında talebe çalışmadığı için daha az gıdalarla da iktifa edebilir. "Halbuki tatil zamanı, bilhassa son sene talebeleri için en hararetli çalışma zamanıdır. Mektepte yatma, kalkma, çalışma zamanlan katiyen belli değildir. Hakikaten çalışmak isteyen bir talebe sessiz bir köşe bulamaz. Talebenin biri çalışırken diğerinin canı radyo veya gramofon çalmak istese idare buna mani olamaz. Yahut da bir kısım talebe çalışırken diğerleri her hangi bir oyunla meşguldür; çalışanlar düşünülmez. Ve yahut da yatakhanede uyuyanların yanında birkaç talebenin aklına türkü söylemek gelir. Onları menedecek bîr kuvvet yoktur. Bu takdirde talebe meseleyi kendi arasında ve yumruk dövüşüyle halleder. Buna karşı da idare bîr şey yapamaz. Çünkü bir mektep, yetmiş tarakta bezi olduğu için mektebe uğramaya hiç vakti olmayan ve talebe tarafından nefret edilen bir müdür tarafından idare olunur, ve müdür muavinleri alay edilmek veya tahkire uğramak, hatta dayak yemek korkusuyla talebenin arasına çıkamazsa o mektepten daha fazla bir şey beklemek abes olur. Mektebin facialarından biri de doktorudur. Yüksek Muallim Mektebinin maaşlı bir doktoru vardır, Bu doktorun en mühim vazifesi her gün öğleyin gelip viziteye çıkan talebeyi muayene etmektir. Halbuki doktor, ekseriya 80 basamak merdiveni çıkmaya üşendiği için mektebin üst katında olan revire çıkamaz. Saat tam on ikide, doğruca aşağı kattaki yemekhaneye gelir, yemeğini yer ve gider. Bazen de daha lûtufkâr davranarak muayene olunmak isteyen talebeyi aşağıya çağırtır. Fakat tatil zamanlarında kampa ve saireye gittiği için bu doktor hiç görünmez olur. O zaman hasta olan talebeye ya arkadaşları tarafından belediye doktoru getirilir, yahut da talebe kendi parasıyla bir doktor bulur. Vizite parası bulamayan talebe için yapılacak iş talihe küsmektir. Talebe ekseriya mektep doktoru tarafından baştan savma bir muayeneye maruz kalmamak ve hatta doktorun asık suratını görmemek için hariçte bir doktora muayene olunarak aldığı reçeteyi mektebe yaptırmak üzere getirir. Fakat bu reçeteyi yaptırmak ta meseledir. Reçetedeki ilâç Avrupa malı ise mektep doktorunun milliyetperverliği tutar, bunu kabul etmez. Fakat dok‐torun alâkasızlığı bu kadar değildir. Mektebin sıhhî şeraitini anlamak için şimdiye kadar bir defa bile mektebi gezmemiştir. Keza talebenin yıllık sıhhî muayenesi diye bir şey yapmak âdeti değildir. Son dört yılda, arkadaşlarının gözü önünde, iki talebe idarenin ve doktorun kayıtsızlığı yüzünden asabiyetle başlayan hastalıklarını tımarhanede ikmal ettiler. Ve daha geçenlerde olan ikincisinde, hasta ancak polis kuvvetiyle çıkarabilecek hale gelmeden önce mektep idaresi kendisine düşen vazifelerden hiç birisini yapmadı. Yüksek Muallim Mektebinin diğer bir derdi de tedrisatıdır. Bu mektepte İngilizce, Almanca, Fransızca, tedris usulü adında gece dersleri vardır. İki kadın hocanın muvaffakiyetle idare ettiği İngilizce ve Almanca derslerini bir tarafa bırakırsak diğerleri tam bir orta oyunu ve karagöz mahiyetindedir. Tedris usulü derslerinde serbest münakaşalı konferans namı altında yapılan maskaralıklar talebeye eğlenceli saatler geçirtir. Fransızca derslerinde Fransızca'dan başka her şey öğrenilir ve konuşulur. Misal olarak bu derslerin birinde Nedim'in şiirleri okunduğunu söylemek, dersin ne kadar ciddiyetle yapıldığını anlatmaya kâfidir. Yüksek Muallim Mektebinin iç yüzünü teşkil eden facia yazmakla tükenir şey değildir. Bu hususu anlamak için bir Yüksek Muallim talebesiyle dertleşmek insana daha pek çok ve pek feci hakikatler öğretilir. Bu kadar anarşi ve bedhahlık arasında, başka bir muhit olsaydı, her halde birçok ahlâksızlık hâdiseleri de vaki oturdu. Bu olmadığı için Yüksek Muallim talebesi tebrike şayandır. Memlekete lise hocası yetiştirecek bir mektebi bu feci vaziyetten kurtarmak lâzımdır. Müstakil binası ve muktedir idare adamlarıyla bu mektep hakikaten bir Yüksek Muallim Mektebi olmalıdır. Yıllardır bu mektebin keşmekeşine sebep olan müdürün istifa edeceğini memnuniyetle işittik. Yeni gelecek müdürün irade sahibi ve vekur bir insan olması, hele şimdiki müdür gibi kız talebenin ekseriyette olduğu bir mektepte ara sıra kız talebeyi karşısına toplayarak erkekler aleyhinde konferans vermek suretiyle erkek ve kız talebe arasına tefrika saçacak idaresizlikler yapmayacak kıratta bulunması lâzımdır. Yeni müdür mektebi muzır anasırdan temizleyecek vatanperver bir insan ve bir TÜRK olmalıdır.
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.