“Unutma sakın, yaşamda başına gelenleri hatırında tut ki, yolunu kaybetmeyesin. İnsanın beslendiği en büyük pınar, her daim hatırında tuttukları olmuştur, bunu böyle bilesin.”
Naçizane fikrim kitabın omurgasının bu alıntı olduğudur.
Zirâ şırıl şırıl akan bu cümleler pınarının kaynağı, hatır(a)da kalanlardan, geçmişten, yazarın özyaşam hikayesinden beslenmiş.
Zaman ve mekandan azade metin; yüzyıllardır kulaktan kulağa yayılan efsaneler ışığında okurunu bugün dahi varlığını devam ettiren hurafeler ve batıl inançlarla dolu bir evrende tekinsiz fısıltılara gark ediyor.
Bu hikayeler her ne kadar ürpertici ve tekinsiz olsalar da bir o kadar da şüphe götürmeyecek gerçeklikte.
Erkeklerin ve çocukların canına kasteden bir lanetin gölgesinde, sadece kadınların yaşadığı bir Anadolu köyünde mucizevi bir şekilde hayata tutunmuş iki çocuğun hikayesini okuyoruz, ama ne okumak …
Elimden düşürmeden okuduğum
altı bölümden oluşan kitabın her bölümünde; bölüm içeriğiyle müsemma, ipucu veren
Annemin Kasetleri dörtlükleri de ayrı bir emeğin ürünü
Efsun kokan kelimelerle inşa edilmiş bu kitap, yaşamda varolmanın sorumluluklarını sonuna kadar yüklenen ve bedeli ne olursa olsun yaşama tutunan tüm kadınlara bir saygı duruşu aynı zamanda.
Demem o ki bu kitabı okuyun dostlar.