Kocanızın sizden ayrı iki eşi daha olduğunu düşünün. Perşembe günü size uğruyor ve pazartesi, salı diğer eşlerine gidiyor. Diğer günler off modunda. Tabi üç eşe yetişmek kolay olmamalı. Sizde diğer eşlerden haberdar olduğunuz halde kocanız gelecek diye deli divane olup, krallar gibi karşılıyorsunuz onu. Tüm eşler birbirinin varlığından haberdar ama isimlerini ya da nerede yaşadıklarını bilmiyorsunuz. Her yıl, bir eşin kocası ile tatil yapma hakkı var. Peki tüm bu saçmalığa neden katlanıyorlar dersiniz, çünkü eşi benzeri bulunmaz Seth'i yani kocalarını çok seviyorlar. Tüm bu kadınlar aklı başında, meslek sahibi ve kendi ayakları üzerinde durabilen kişiler ama aklı başında kısmından çok da emin değilim.
Kitabı perşembe ablanın gözünden okuyoruz. Tüm kitap boyunca bu abla kocasını perşembe günü ağırlıyor diye rolüne kendini çok kaptırmış demiştim ama kadının adı da perşembe çıktı. Bir gün kocasının cebinde bir kadına ait hastane randevusu buluyor ve işler bu dakikadan sonra karışıyor. Kocasının başka eşleri olduğunu bilmek ayrı ama eline isim geçmişken bu kadının kim olduğunu araştırmamak olur mu? Ve perşembe bacıda yemeden içmeden takıntı haline getirdiği eşleri aramaya başlıyor. Kocasının kendinden sonraki eşini bulup onunla arkadaş gibi buluşmaya başlayan perşembe abla kadının bir süre sonra morluklar ile gelmeye başladığını fark eder ve kocasının nasıl biri olduğunu sorgulamaya başlar.
Kitabı okurken, kafamda çok çılgın senaryolar kurdum. Bu deli kadınlar sonunda akıllanıp padişahım çok yaşa hayatından vazgeçip, Seth'i el birliği ile paket edip, dünyayı bu pislikten kurtaracaklar kesin dedim ama yazar olayların gidişatını hiç tahmin etmediğim yere çekti ve perşembe abla ile bizde ordan oraya savrulup, her adımında Seth'e ağız dolusu küfrettik.
Son olarak #günahadavet kitabındaki rika'nın eline fedakarlık konusunda kimse su dökemez diyordum ama perşembe bacı ile ölümüne kapışırlar.
Ters köşelerle dolu bir sinir harbi yaşamak isterseniz; bu kitap tam da size göre.