sevda kadar ayrıllık da acı veriyormuş
Hayatımda hiçbir kitabı bu kadar duygu yüklü ve zaman zaman sevinerek okuduğumu hatırlamıyorum.
12 yıl boyunca yazılan mektupların kavuşmaya değil de ayrılığa dönüşmüş olması kadar acı veren bir şey yoktur.
Nazım Hikmet Ran 1932 de orduyu isyana teşvik iddiasıyla tutuklanır ve çok sevdiği aşkından vazgeçmediği karısına mektuplar yazmaya başlar. Her mektup öyle ince işlenmiş ki ben bile okurken ağladım.
Piraye' nin kocasına sadık ve merhametli olması onu kitapta daha çok öne çıkarıyordu.
Kitapta çok keşkelerim oldu ama en büyük keşkem dayının kızına koşmamalıydın nazım.
Şu cümle "senden başkasını sevmem ve kimseyi senin gibi seveceğimi sanmıyorum..."
o kadar şey yazmak istiyorum ki ne yazık ki vicdanım bile sonlara doğru bitirmeyi zor kaldırdı.
Yıllarca kitabı okumak için beklemeye değerdi.
Piraye nazım çok büyük bir hata yaptı ama çok pişmandı.