Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
40 günde okudu
Şeyh Bedreddin aslında kimdi? Ve bugüne -bizlere mirası nedir?
"Yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi. Yağmur çiseliyor, beyaz ve çıplak mürted ayaklarının ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi. Yağmur çiseliyor, Serezin esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkanının karşısında Bedreddinim bir ağaca asılı. Yağmur çiseliyor. Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir. Ve yağmurda ıslanan yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin çırılçıplak etidir. Yağmur çiseliyor. Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör. Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü. Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü. Yağmur çiseliyor." Nâzım Hikmet, Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı Şeyh Bedreddin, Nurdan Arca, Sia Yayınları, s. 198 Şiiri okurken Genco Erkal'ın sesi kulaklarımdaydı. Ve aklımda: "Bedreddin aslında kimdi? Aradan altı asırdan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen neden hala düşünen insanı otobiyografisiyle sorgulamaya itiyordu?" Kronolojik açıdan ele alırsak Şeyh Bedreddin'in hayatına ilk kez nerede rastlıyoruz. Şeyh Bedreddin'in yaşamını ağırlıklı olarak torunu olan Hafız Halil'in Menakıbname'sinden öğreniyoruz. Ancak bu eserde dedesini bir kadı, kazasker, mutasavvıf ve devrinin büyük bir alimi olarak tanıtırken, isyanından ve ölümüne neredeyse hiç yer vermeyerek devlete büyük katkıları olan bir devlet adamı olarak anlatıyor. Nazım Hikmet'in, Bursa Cezaevi'nde yattığı sırada 1936 senesinde yazdığı "Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin" vasıtasıyla çeşitli boyutlarıyla bu tarihi şahsiyeti öğrenmiş buluyoruz. Nazım şiirinde zengin kişiliğininin yanı sıra özellikle bir yönüne vurgulamıştı, isyanını. Ve Nazım'da 1936'da Bahriye'yi isyana teşvikten hüküm giymişti. Peki, Nâzım Hikmet nereden haberdar olmuştu, Şeyh Bedreddin'den? Bursa Cezaevi'nde yattığı sırada M. Şerafeddin Yaltkaya'nın 1924'te kalema aldığı "Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin" adlı risaleyi hapiste okuduktan sonra birçok kitap getirterek başlıyor tahkik etmeye, araştırmaya ve incelemeye. Ve Nâzım Hikmet, bu husus kendisine sorulduğunda şöyle diyor: "...Aklımda İbni Arabşahtan, Aşıkpâşâzâdeden, Neşriden, İdrisi Bitlisiden, Dukastan ve hatta Şerefeddin Efendiden okuya okuya ezberlediğim satırlar var.¹" (1 Nazım Hikmet, Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, Şiirler 2, YKY, İstanbul, 2002, s. 223, 225.) Şeyh Bedreddin, kuruluşunda gazi/derviş geleneğinden gelen bir babanın oğlu, babasının adı Gazi İsrail, annesi ile fethedilen kalenin banının kızı, daha sonra adı değiştirilerek adını Melek olduğu belirtiliyor kayıtlarda. Ardından bu evlilikten Hicri takvime göre 790 yılı, Miladi olarak 1388'te Mahmud/Şeyh Bedreddin doğuyor. İdam edildiği tarih olan 1416 senesine kadar başta Anadolu olmak üzere Trakya, Ege, İran ve Kahire olmak üzere birçok coğrafyaya temas ediyor, Şeyh Bedreddin. Öldükten sonra "zındık" ilan edilip, eserlerinin birçoğu ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Onu takip edenlere "Bedreddiniler" deniyor. Gerçi onlarda kendi içlerinde iki kolu ayrıldığı ve "Gülşanilar" ve "Gülşeniler" diye adlandırıldıkları yazıyor, eserde. Şeyh Bedreddin, müridleri ve takipçisi olduğu belirtilen Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile Edirne'ye Çelebi Mehmet'in yanına gitmeden önce Ege köylerinde görüştüğü, başta Sakız Adası olmak üzere birçok Hıristayan ve keşişle temaslarda bulunduğu belirtiliyor. Musa Çelebi, 1411-1413 seneleri arasında Şeyh Bedreddin'i kendisine kazasker olarak tayin ediyor. O dönemde şeyhülislam olmadığı düşünüldüğünde; onun yerine de asker-kadı olarak devleti yöneten muktedir güçten sonra en sözü geçen adam olarak görev ifa ediyor. Şeyh Bedreddin niçin öldürüldü? Gözü tahtta olan bir Selçuklu soylusu muydu? Büyük bir alim miydi, tasavvuf ehli miydi, yoksa bir isyancı hain miydi, yoksa devrinde çoğunun ölümünden sonra cephe aldığı ilahiyatçının belirttiği gibi bir sapkın, bir mülhid miydi? Eserde bu soruların bir takım cevaplarını bulacağınızı düşünüyorum. Şeyh Bedreddin, dönemi içerisinde bilhassa fıkıhta çığır açan görüşleri ile hem hukuk hem de felsefeyi bir araya getirerek bir hukuk felsefesi ortaya koyuyor. Çoğu fıkıhçının belli bir mezhep içinde kalıp tek bir mezhep ekolu çizgisinde fıkıh kitapları yazdığı dönemde birçok mezhebi potası içerisinde eriterek medeni hayata dair kanun hıfzında kitaplar neşrediyor. Kırktan fazla kitap yazdığı rivayet ediliyor. Büyük çoğunluğu Süleymaniye Kütüphanesinde ve devrin illim dili olan Arapça olarak kaleme alındığı, birçoğunun da o öldükten 150 sene sonra müridleri ve takipçileri tarafından elle çoğaltıldığı belirtiliyor. Şeyh Bedreddin, yukarıda belirttiğim üzere; Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal ile başta Ege köylüsü olmak üzere, orada yaşayan gayrimüslimlerle birlikte devrin muktedir gücüne isyan ediyor. O dönemde ağır ekonomik koşullar yaşandığını birçok tarihi belgeden yazılı olarak görüyoruz. İsyan salt olarak bundan mı çıktı, yoksa başka sebeplerde bu isyanının çıkmasında etkili mi oldu, hala tartışma konusudur. Torlak Kemal ve Şeyh Bedreddin, isyan sonrasında asılarak idam edilirken, Börklüce Mustafa (lakabı Dede Sultan'dır) ve azapları birçok işkenceden sonra öldürülüyor. Açıkçası okuduğum ve araştırdıklarım neticesinde şu kanaate vardım ki; Osmanlı'ya karşı üç savaşa giren, Börklüce Mustafa, ilk iki savaşanı kazanıyor ve ciddi bir zarar veriyor. Üçüncü savaşta padişah başta olmak üzere sadrazamı Beyazıd Paşa 30.000 kişilik bir orduyla -takriben 10.000 kişilik bir ordu toplayan Börklüce Mustafa'yı yenilgiye uğratıyor. Şahsi kanaatim ağır kayıplar verdirmesi nedeniyle Şeyh Bedreddin ve Torlak Kemal asılarak idam edilirken, ibreti alem için Börklüce Mustafa önce müridlerinin işkence altında öldürülmesini izledikten sonra kendisi de işkence edilerek öldürülüyor. Tarihe "Şeyh Bedreddin İsyanı" olarak geçen ve bu eseri yazan Nurdan Arca'nın "Şeyh Bedreddin - Uzun İnce Bir Yol" Belgeselini ne şartlar altında çektiğini, başta tarihçiler olmak üzere birçok uzman ve Bedreddin'in yaşadığı coğrafyadaki insanlarla yapmış olduğu teması, çekimleri ve süreci bu eserde tarihi gerçeklere dair de (yazılan kaynak eserlere de değinerek) ortaya bir otobiyografik eseri meydana getirmiş. Açıkçası; okurken etkilendim. Şeyh Bedreddin'in devri içinde hetorodoks bir yapı içindeki topluma ortodoksi açıdan da kendi düşünceleri ile nasıl etkiliyor, onlara bu fikri nasıl aktarırken kendisi ne şekilde bir yol alıyor, bunları da görmüş oluyoruz. Ve unutmamalıyız ki; tarih güçlüler tarafından yazılır. Yine de tarihi biri ya da birilerinin yanında durarak taraflı değilde -objektif bir pencereden bakarak öğrenmek mecburiyetindeyiz. Kendime yakın hissettiğim ve bilhassa kitaplığımda bulunmasına özen gösterdiğim eserlere inceleme yazmaya gayret ediyorum. Ve her zaman dediğim üzere okuyup okumamak tamamen sizin kendi keyfiyetinize kalmış bir durum. İyi okumalar.
Şeyh Bedreddin
Şeyh BedreddinNurdan Arca · SİA KİTAP · 07 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.