Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
31 günde okudu
Sabahattin Ali'nin yaşam öyküsünü okuyup da derin bir hüzne kapılmamak mümkün mü? Kürk Mantolu Madonna, Kuyucak Yusuf ve İçimizdeki Şeytan romanları, onlarca öykü, bugün dilimizden düşmeyen birçok türküye kaynaklık eden şiirler , dergi yazıları, mektuplar ve daha nice her biri kıymetli eserler... Onun yaşam öyküsünü okumak, bazı şeylerin o günlerden bugünlere pek değişmediğini de net bir şekilde gözler önüne seriyor. Sanki lanetli kısırdöngüler icinde boğuşmaya mahkum edilmişiz gibi... Her devirde farklı düşüncelere tahammül edemeyen, Zweig'in ifadesiyle " Tanrının rengarenk yarattığı yeryüzünü tek renk görmek isteyenler" varolmuştur. Böyleleri farklı düşünceleri, kendilerinden farklı sesleri hemen devlete karşı suç olarak damgalarlar. Sabahattin Ali'nin başına gelenleri de bu açıdan değerlendirmek gerekir. İnanabiliyor musunuz, bir yazar, düşünce özgürlüğü kapsamındaki yazıları ve eserleri sebebiyle defalarca hapislerde, mahkemelerde süründürülüyör. Öyle ki, bugün severek okuduğumuz, hatta Yeşilçamda sinemaya bile uyarlanmış Kuyucaklı Yusuf romanı nedeniyle bile büyük sıkıntılar yaşadı ve yargılandı Sabahattin Ali. Neyse ki Reşat Nuri Güntekin'in " Kuyucaklı Yusuf romanı memleketimizin ve edebiyatımızın yüzünü ağartacak kıymetli bir sanat eseridir" şeklindeki bilirkişi raporu ve diğer bilirkişi raporları sayesinde mahkemede beraat edebildi. Hayır hiçbir örgüte mensup değildi Sabahattin Ali. Zaten düzeni değiştirmek için bir örgüte bağlı olmak onun özgür ruhuna asla uymazdı. Buna rağmen defalarca yargılandı, Aydın, Konya, Sinop, İstanbul vs. hapishane hapishane dolaştırıldı. Dergisi kapatıldı. Öğretmenlik yapma imkanı elinden alındı. Maddi zorluklar içinde bırakıldı.Polis ve istihbarat elemanları tarafından bezdirici takibata maruz kaldı. Kin ve nefret söylemleriyle hedef haline getirildi.En sonunda o kadar bezdi ki yurtdışına çıkmak istedi, ama bu sefer pasaport başvurusu da reddildi. Kaçak yollarla yurtdışına çıkma yöntemlerine başvurmak zorunda kaldı. Vatanını seviyordu. İkinci dünya savaşı yıllarında vatani görevini, askerliğini, tam üç kez yerine getirdi. O vatansever bir aydındı. Aydının en önemli görevleri de devletteki, bürokrasideki aksaklıklara ve yanlış uygulamalara ışık tutarak onları günışığına cıkarmak, onları eleştirmek, her türlü zorbalığa karşı çıkmak, her zaman otoriteye boyun eğenlerin aksine otoritenin karşısında yer almaktır. Fakat o nahif yürekli güzel insan, karanlık eller tarafından güya vatana hizmet için öldürüldü. Peki Sabahattin Ali'nin katili kimdir? Bu konuda Balcigil'in tespitleri şu şekilde: Sabahattin Ali'yi kaçak yollarla sınır dışına çıkarırken Bulgaristan sınırına yakın yerde onu öldüren katili mahkemede " Sabahattin Ali vatan haini olduğun için, başına odunla vurarak öldürdüğünü" itiraf etti. Fail Ali Ertekin mahkemede cinayeti bizzat kendisinin işlediğini itiraf etse de, Sabahattin Ali'nin arkadaşı Rasih Nuri İleri'ye göre, Sabahattin Ali polis ya da istihbarat görevlileri tarafından yakalanmış, sıkı bir sorguya tabi tutulmuş, bu esnada ölmüştü. Fail Ali Ertekin'in, istihbarat teşkilatının baskısı altında, Sabahattin Ali cinayetini üzerine almak zorunda kalmıştı. Üstelik Ertekin'e, hapishanede çok kalmayacağına, kısa zamanda serbest kalacağına dair söz verilmiş olmalıydı.Böylece, Sabahattin Ali gözaltında değil de adi bir cinayete kurban gitmiş gibi görünecekti. İşin ilginç yanı Tam da Rasih Nuri İleri'nin düşündüğü gibi olmuş, cinayeti itiraf eden Ali Ertekin, sadece dört yıl hapis cezasına çarptırılmış, bunun iki yılı sorgulamada geçmiş, geri kalan iki yılı da affa uğramıştı. Zaten cinayetin aylarca kamuoyundan saklanıp, aylar sonra kamuoyuna duyurulması da bu ihtimal ile ilgili şüpheyi güçlendirmektedir. Şimdi yukarıdaki soruya tekrar gelecek olursak, Sabahattin Ali'nin katili kimdir? Bana göre, ister Ali Ertekin tarafından sınır dışına çıkarılırken başına odunla vurularak öldürülmüş olsun, ister sınır dışına çıkarken yakalanıp sorgulanırken gözaltındaki işkence sebebiyle ölmüş olsun, Fail Ali Ertekin ile birlikte birçok kişi suç ortağıdır. Bir kere onu hapishanelerde süründüren, Anayasa ve kanunlara göre karar vermek yerine, devlet otoritesini kötüye kullanan siyasetçi veya devlet görevlilerinden aldığı emir ve talimatlara göre karar veren Hakim ve Savcılar suç ortağıdır. Böyleleri maalesef her devirde görülür. Görevlerinde tarafsız ve bağımsız olmak yerine, iktidar ya da güç sahiplerinden gelen emir ve talimatlara uyarak Anayasa ve kanunlara aykırı kararlar verirler . Belki bunlardan bazıları böyle karar vermekle devletçi bir tutum sergiledikkerini ve böylece devletin bekasını koruduklarını zannediyorlardır. Oysa adalet mülkün(devletin) temelidir. Adaleti öldüren ve dolayısıyla devlete en büyük zararı veren böyle hukuka aykırı kararlardır. Adaletsizliği devlet yaptığında sizin göreviniz devleti korumak değil, haksızlığa uğrayanı koruyup adaleti tesis etmektir. Böylece aslında mülkün temelini korumuş oluyorsunuz. Gerçekten de bir devlette düzgün işleyen,adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemi hemen hemen bütün eğrilikleri düzeltir. İşte Sabahattin Ali de sırf bu hukuka aykırı, siyasi yargilamalardan kaçmak isterken canından oldu. Onu sürekli takip ettiren, yargılanmasını ve ceza almasını buyuran siyasetçiler ve bürokratlar suç ortağıdır. Bunlar da her devirde maalesef yargı bağımsızlığının üzerine karabasan gibi çökerek siyasi yargilamalara ve mahkumiyetlere sebep olarak adalete ve dolayısıyla devlete en büyük zararı verirler. Onu sürekli takip ederek korku ve tedirginlik veren istihbaratçılar suç ortağıdır. Onlar da aydınları, yazarları takip ederek güya devleti koruyorlardır. Gazetelerde nefret söylemleriyle onu hedef haline getiren yazıları yazanlar suç ortağıdır. Aralarında yazarların da olması üzücü. Oysaki bir yazarı en iyi başka yazarların anlaması beklenir. Yazarın halinden yine bir yazar anlar diye düşünüyor insan. Ama herhangi bir yazara nefret söylemleri içeren söz ve yazıları hiç yakıştıramam. Pasaport başvurusu yaptığında başvurusunu reddedip, kaçak yollarla yurtdışına çıkma arayışına girmesine neden olan kamu görevlileri, memurlar suç ortağıdır. Eğer başvurusu reddedilmeseydi, yasal yollardan kolayca yurtdışına çıkabilirdi. Suç ortakları listesine başkaları da eklenebilir belki. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Her halükarda çok değerli bir yazar, parlak bir beyin genç yaşta öldürüldü. Yazmakta olduğu Ankara isimli kitabı yarım kaldı. Biricik kızı Filiz yetim kaldı. Eşi gözüyaşlı Aliye de genç yaşta eşini kaybetmenin acısını yaşadı. Yaşasaydı Türk kültür ve edebiyatına daha nice katkılar sağlayacak, geride nice kıymetli başka eserler bırakacaktı. Bugün onun kitapları en çok okunan kitaplar arasında zirvede. Şiirleri en sevdiğimiz, dilimizden düşmeyen türkülerimizde yaşamakta.Romanlarını, öykülerini, şiirlerini nasıl da seviyoruz. Genç yaşta öldürülmeseydi kimbilir daha nice dev eserlere imza atacaktı. Ama Balcigil'in dediği gibi "Havasından mıdır suyundan mı bilinmez, üzerinde yaşadığımız topraklar, Sabahattin Ali'nin döneminde de, bugün de, aklın peşinde koşan evlatlarını yok etmeyi sürdürüyor. Ne yazık!" Değerli yazar Osman Balcigil'in kaleminden Sabahattin Ali'nin yaşam öyküsünü mutlaka okuyun...
Yeşil Mürekkep
Yeşil MürekkepOsman Balcıgil · Destek Yayınları · 20164,965 okunma
··
104 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.