Hatır için çiğ tavuk yiyip de zehirlendiğim bir haftasonundan sonra, bu satırlar sadece söz verdiğim için. (Bazen sözümü tek seferde tutabiliyorum, bazen de aynı sözü defalarca tutamadığım oluyor: Seviyorum seni canım sigaram!) Yoksa incelemelerle ilgili değişmeyen şeyler yine var; hâlâ sıkılıyorum, hâlâ kitapla aramda engel gibiler (tabi ki hepsi dahil değil) ve hâlâ soğuk zihnim vs..
Bazı kitapların seyri sırlarla devam eden bir örgü. Bazı kitaplar seni bir "zaman makinesi" nde yolculuğa çıkaran ağaç dalları. Bundan hoşnut olmuyorum çoğunlukla ama bu sefer işler sandığım gibi olmadı. Çıktığım zaman yolculuğunda, "neler oluyor?" diye sorarken, bir yandan da sanki bir şeyleri biliyormuşum gibi bunalmadan, yorulmadan, sakince gezindim, sayfalar arası.
Üç şey (onlara bir isim veremedim henüz);
Ruth; kim ne derse desin, kızgınım ona.
Tommy; bazen bir Tommy düşüyor hayatınızın ortasına.
Kathy; saklı yanım..
(Çay bardağımı dolduracağım. Birazdan geliyorum.)
Geldimm!.. Çayı bardağıma doldururken, kardeşimin, daha çok küçükken sorduğu bir soru geldi aklıma;
"Öleceksek, neden yaşıyoruz?"..
İşte o; üç şey, bir gün öleceklerini bilerek, bedenlerindeki parçaların eksilmesini göre göre yaşıyorlar. Çok da farkımız yok aslında. Bu yüzden soruya geri döndüğümde 'neden değil nasıl yaşıyoruz?' a dönüşüyor cümle..
Ve nasıl'dan sonra durur ân.. Kendinle kalmalısın artık ve çekiliyorum burdan..
Dilediğinde bu hikayeye tanıklık edebilirsin..