Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
·
31 günde okudu
"Akdenizin üstündeki karanlıkta, hiçbir ülkenin sınırları içinde, hiçbir yasaya tabi değilken Tanrı'yla barıştım, O'na Allah dedim."               G.Wıllow Wılson Kültürel ve siyasi farklılıkların olduğu Amerika ve Mısır... Kendi yaşamının dönüm noktası olan İslamiyetle tanışması ve sonrasında yaşadıklarını tüm içtenliğiyle anlatan yazarın kitabında İslamiyeti bir de onun açtığı pencereden görüyorsunuz. Yazar aslen  Amerikalı, Boston Üniversitesi'nde İslamiyet üzerine dersler alır. Mezun olduktan sonra Mısır'a yapacağı yolculukta hayatında yer edecek önemli kararlar aldığı bir sürece girer. Ateist bir ailede büyüyen Willow Wilson'un hayatı 11 Eylül saldırılarından sonra değişir. Uzun bir sorgulama sürecinden sonra girişte kitaptan alıntıladığım pasajdaki cümlelerden anlaşıldığı gibi kendisi artık Tanrı ile barışır. Onun için huzur artık İslamdır. Çalışma hayatına adım attığı Mısır'da sadece İslamiyetle değil hayatının aşkı ile de tanışan yazar; hem İslamiyeti hem de aşkını bir Batılı gözüyle en samimi duygularıyla anlatıyor. Mısırlı olan eşinin ailesine duyduğu saygı ve sevgiyi her satırda belirtmeye de özen gösterdiği okurun gözünden de kaçmıyor. Derin felsefi konuların da yer aldığı bölümler, yaşamından kesitlerle okura aktarılıyor. Yazarın ısrarla Mısır'da kalma sebebini merak eden Amerika'daki dostları, ailesi ve okurlar için bir cevabı olan yazar her ne kadar yaşamının bir bölümünü Seattle için ayırsa da Mısır ve Kahire'nin onun için her zaman  kendini bulduğu yer olarak kalacağını cümlelerinden anlıyoruz. Mısır'a gitme sebeplerinden biri olan İslamiyeti ve Arap dünyasını yerinde gözlemleme süreci  belli bir süre sonra yerini kendisinin de artık oranın bir parçası olduğunu, sevip sahiplendiği dinini, araştırarak yaşamasına, hayal kırıklıklarının yaşanmadığı topraklar oluyor. Gelelim her okur gibi benimde ilgimi çeken yazarın kitaba ismini verdiği kelebek meselesine. Kitabın ilk yarısında bu konuya değinen Willow, Kahire'nin hemen hemen her köşesinde yer alan camiler ve isimleri hakkında bilgiler verirken sadece büyük ve eski camilerin isimleri olduğunu belirtiyor. Doğal olarak diğer camiler nasıl kimlik ediniyor sorusu geliyor hemen ardından. Yazar diyor ki diğer camilerden için, bulundukları sokağın ismini alıyorlar. Yazarın eşinin ve ailesinin yaşadığı sokakta bulunan caminin içerisinde devrimci,muhalif ve gazetecilerin tutulduğu dikenli tellerle çevrili bir hapishanenin yanında olması yine yazarın gözünden pervazlı minaresinden yardım isteyen eski görünümlü cami tıpkı mahpuslar gibi teşbihiyle onu kavanoza tıkılmış bir kelebek misali görerek Kelebek Camii diyor. Kitabın sonlarına doğru tekrar bu konuya değinen yazar usta bir incelikle camii, hapishane ve muhaliflerin özgürlüğünü kusursuz bir şekilde işliyor. Yazarın duygularını okura çok iyi hissettirdiği satırlar son bölümlere doğru okurun içinde bir miktar burukluk bıraktığını düşünüyorum. Yaşadıkları, endişeleri, beklentileri her şeyden önemlisi kendi memleketi Amerika. Son satıra kadar merak içerisinde okuduğum bir kitap yolculuğu oldu benim için. Bir Amerikalı gazetecinin İslamiyetle tanışma serüveni... Batılı  bir yazarın  kaleminden inaçlar ve İslâmiyet  okunmak için sizleri bekliyor.
Kelebeği Kurtarmak
Kelebeği Kurtarmak
G. Willow Wilson
G. Willow Wilson
Kelebeği Kurtarmak
Kelebeği KurtarmakG. Willow Wilson · Derin Kitap · 201187 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.