Hayatın eksik olarak, bir gövde olarak kalacağı korkusu; insanın artık olmayı hedeflediği kişi olamayacağının bilincine varması..
Ama hayatın bütünlüğünün ve tutarlılığının eksik olmasından nasıl korkabilir insan, diye sormuştum, bir kez geri dönülemeyecek bir olgu haline geldikten sonra bunları artık yaşayamayacaksa?
..
İnsanın, eskiden nasıl düşündüğünü ve o zamanki düşüncesinden şimdikinin nasıl çıktığını bilmek istemesi: Hayatın bütünlüğü diye bir şey olsaydı, bu da ona dahil olurdu. Ve ölümü korkulur kılan şeyi de ben böyle mi kaybederdim?
Hayatın, uğruna mücadele etmeye değen ve ölümün elinden almaya uğraştığımız tutarlılığına olan inancımı?
Sadakat, ..
.. sadakat. Tutarlılığımızı bulduğumuz yer odur.
Estefania.
Rastlantının kıyıya vuran dalgaları neden onu alıp başka bir yere taşımadı? Neden bize getirdi? Neden yeterli olmadığımız bir sınavdan geçirdi bizi o kız? İkimizin de, herkesin kendi usulünce, yeterli olmadığı bir sınavdan?
"Bana göre fazla açsın. Seninle her şey harika. Ama bana göre fazla açsın. Bu yolculuğu isteyemem. Bak, senin yolculuğun olurdu bu, sadece senin. Bizimki olamazdı. "
Ve haklıydı da kız:
İnsan başkalarını kendi hayatının yapıtaşları yapmamalı, kendi mutluluğunu kurma yolunda destek olarak kullanmamalı.
Çünkü bir buluşma değildi bizimkisi. Öğrendiği her şeyle birlikte öncelikle hayatın maddesini emiyordu içine ve doymak bilmiyordu.
Bir başka deyişle, ben onun için gerçekten biri değildim, o güne kadar hayat konusunda kandırılmışçasına uzanıp tuttuğu hayat sahnesiydim.
Sanki ölüm kapısını çalmadan önce, bir kez daha bütün bir hayatı yaşamak istiyordu."