Gönderi

Menfi Propagandalar
Şu son iki hafta zarfında gazetelerde yapılan kongreler hakkındaki neşriyatı hakikî ve temiz kanlı bir Türk'ün hayret ve esefle karşılamaması imkânı yoktur. Türk'e ve Türklüğe yarayacak her hangi bir bahiste daima tenkitlere, münakaşalara boğulan matbuat âlemi, her nedense bu gibi bahislerde ve bilhassa bu neşriyatta muhalif fikirlere, itiraz ve tenkitlere hedef olmak söyle dursun bilâkis tasvip ve takdir alkışı toplamış ve toplamaktadır. *** Türk gencini; genç Türk neslini ayrıldığı asil ve öz Türelerine döndürmek, onları yeni bir Türklük mefkuresi ile yürütmek için çalışılması lâzım geldiği yerde yurdun içine ve nüvesine yarın için zehirli filizler verecek olan fesat tohumları karıştırmak moda oluyor ve bütün bunlar Sanki bir hareket, bir yenilik ve bir ibda telâkki ediliyor. Halbuki: bir "Turan cemiyeti", bir "Türkler mahfili" , bir "kızıl elma muhipleri cemiyeti" gibi yapılması cidden ve muhakkak hayırlı olacak mefkure yaratışlarına herkes uzaktır. Bunu hatıra getirmezler ve getirseler bile ya gülünç, ya çocukça, yahut da derhal birkaç katil kalemin acı istihzaları içinde ölüme mahkûm bir halde bırakılır. İşte teşekkülünü pek ümitle karşıladığımız: "Kitap Sevenler Cemiyeti".. Bu sözlere pek feci bir misal olarak daha pek yakın bir mazide can çekişiyordu. Biz onu; genç Türk nesline okumak aşkını vererek asıl maksadına doğru geniş bir yol açmakta görürken bir sürü tenkidat bir sürü muarız münakaşaları karşısında bir balon gibi söndü. Bin bir müşkülâta maruz bırakılan bu çok güzel teşekkül; teşekkülü ile beraber bir nam bıraktı o kadar. Çünkü: bu cemiyet memleket namına hayırlı bir iş görecekti... Veya görecek mahiyette bulunuyordu. Böyle bir suça sahip olmak elbette yaşamamak için ölüme müstahak olmak demekti. Fakat diğer taraftan memleketin ve hükümetin kanunlarına, Türklüğe ve Türk'ün mîllî menafiine mugayir olan fikirler; en yasak olduğu bir zamanda bile; idealize edilmek için çok müsait ve geniş sahalar bulmakta hiç güçlük çekmedi ve halâ da çekmemektedir. Bir soysuz çıkıp bolşevizmi ve komünizmi memlekette sür'atle neşre başladı. Birçok gencimizi, binlerce Türk dimağını zehirlemek istedi. Yüzlerce genç bunun kurbanı ve mahkûmu olarak hapishanelere döküldü. Buna rağmen yine bîr sürü neşriyat; kitap halinde, roman halinde, mecmua halinde, tetkik ve müşahade eseri şeklinde yine aynı propagandayı yapmaktan bir an hali kalmıyor. Çünkü bunlar hiç bir fikrî münakaşaya hiç bir ciddî muhalefete maruz kalmadıkları gibi... yabancı bir fikir; Avrupa'yı taklit, mikroplu bir ecnebiperestlik olduğu için de herkese heyecan ve alâka vermektedir. Her zaman söylediğimiz ve yine de tekrar edeceğimiz gibi bütün bu alâkayı uyandıran saik — bir memnuiyetin verdiği garip ihtiraslar olmakla beraber — en ziyade mefkûreye ve ideale susayan gençliğe ancak bu gibi zararlı ve mikroplu propagandalarla menfî fikirlerden başka hiç bir şey verilmemiş olmasıdır. İşte bu aksi ve muhalif hareketlerden biri de bir iki haftadan beri gazetelerimizde apâşikâr yapılmakta iken yine hiç bir itirazın vuku bulmadığını görerek Türklük namına azap çekiyoruz. Mîllî hudutlar dahilinde memleket menafiine dokunabilecek herhangi bir cemiyetin vücuduna müsaade etmemek kanunlaşmış bir madde halinde iken (Mason Cemiyeti) namıyla ve muhtelif memleketlerin, hükümetlerin maşrıkı âzamları huzuruyla kongreler aktedilmekte olduğunu söyleyen gazetelerimiz, sanki cumhuriyete pek nafi bir teşekkülden veya içtimadan bahseder gibi sitayiş ve poh poh gösteriyorlar. İnsaniyetçiliği bir mefkure ittihaz eden bu cemiyet tetkik edilirse hakikî mânasıyla bolşevîzm ve kommünizmi doğuran asıl yılanın başı bu asırlık teşekkül olduğu anlaşılır. Esasi maddelerinde milliyeti, bir tarafa bırakarak umumî kardeşlik ve tesanüt fikrini mühim bir düstur edinmiş olan böyle bir cemiyete; bilhassa bizim gibi; millî varlığı için çalışan, millî bîr gaye için yaşayan milletler arasında nasıl yer verilebilir. Hükümetimizin bu müsaadesini bazı noktalardan kabul etsek bile; gazetelerin böyle hararetli neşriyat ile; gençlerimizi tecessüse ve alâkaya sevk ederek yeni bir akıntının mühlik cerayanına kaptırmak için bu kadar âmil ve müşevvik olmaları ne dereceye kadar doğrudur bilemiyoruz. Biz bunun şiddetle muhalifi bulunduğumuz için ve Türklüğe pek acı hâdiselerle zararı dokunacağını burada söylerken düşüncelerimizde ne gibi noktalar bulunduğunu ve en ziyade mühim olanını da göstermek isteriz. Her zaman olduğu gibi; müthiş bir İngiliz casusu tanınan (Lavrens) günün birinde Türkiye'ye gelse. Muhakkaktır ki zabıtaca hemen takip edilecektir. Ve bu insaniyet düşmanını yakalatmak; (Mustafa Sagir) gibi ipe çekilmesine yardım etmek her Türke'de bir borç olacaktır. Fakat bütün bu gayrete mukabil; kendi maddeleri ve mahfil muhadeneti mucibince "Mason Cemiyeti" de onu himaye edecek, saklayacaktır. Çünkü (Lavrens) masondur. Nasıl Entellicens teşkilâtının en mühim bir rüknü ise masonluğun da en faal bir uzvudur. Tabii böyle bir adamı himaye etmek cemiyete büyük bir hizmet; lâkin Türklüğe ihanettir. Bunun aksi ise memlekete hizmet, masonluğa ihanet olur. Halbuki her iki ihanetin de cezası ancak "ölüm" ile mümkün görülüyor. Buna nazarı dikkati celp ederek her Türk'ten soruyoruz: — Böyle bir hadise vukuunda Türk masonları cemiyeti ve maşrıkı âzamı ne yapacaklardır. (Lavrens) imi feda edecekler... Vatan‐ Dâniş Remzi
·
83 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.