Yazarın okuduğum 2'nci kitabı. Yazar genel olarak mekansal açıdan denize karşı ayrı bir ilgisinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü önceki kitabında da olduğu gibi mekan denizdi. Yazar için, denizi çok güzel bir şekilde tasvirleyebilen nadir yazarlardan diyebilirim. Kitapta, Martin karakteri bir deniz kazası geçiriyor. Bu kazadan kurtulan Martin yalnızca hava durumu haritalarında görülen kayalık bir adacığa çıkar. Bu süreçte yaşadığı ölüm-kalım mücadelesini yazar anlatıyor. Muazzam bir hırsla yiyecek ve temiz su bulmak, kurtarıcılar tarafından fark edilmek için zekâsına ve eğitimine başvurarak hayata tutunmaya çalışırken aynı şekilde halüsinasyonlar görmeye de başlar. Giderek akıl sağlığını yitirmeye başlamasıyla gördüğü halüsinasyonlar onu bir varoluş krizine sürükler.
“Sineklerin Tanrısı”ndan sonra yazarda beklenti bir hayli fazlaydı ve bu kitabı eleştirmenlerce merakla bekleniyordu. Bu kitabında yazar kendi hayatından bir kesit de sunuyor okura.
'Dikkat Spoiler!: Aslında kitapta anlatılan mücadele boşunadır. Çünkü kahramanımız daha ilk baştan ölüdür ve cesedi kitabın sonunda sahilde bulunur. Açıkçası hayatta kalma mücadelesi hiçbir zaman gerçekleşmemiş ya da her şey Martin'in kafasında olup bitmiştir. Her şey sadece bir illüzyondur ya da halüsinasyon. Dikkatli okurlar karakterin daha en başından öldüğünü rahatlıkla anlayabilirler, bunun için fazlasıyla ipucu var. Kitap cezbedici, dolayısıyla beğendim.
Keyifli okumalar diliyorum.