Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

202 syf.
8/10 puan verdi
Yakın tarihin önemli siyasi olaylarını hikayeleştiren Ayşe Kulin, iki kadının bir hapishane odasında bir gün boyunca sürdürdükleri diyaloglar tarzında kurguladığı bu romanında son yirmi beş yıla damgasını vuran toplumsal meseleleri tartışıyor. Özellikle Kürt ve Türk tartışmalarının sebeplerine ve çözüm arayışlarına değiniyor. Tüm bunların yanında iki tarafın da hatalarını ve doğrularını da çekinmeden dile getiriyor. Konu genişledikçe ve derinlere indikçe daha da kendi içine çekiyor bizi bu kitap. Yer yer haklı buldum, yer yer eleştirdim ama çokça beğendim. Doğu'daki insanlarımızın çektiği sıkıntıların acıların yanında Batı'daki insanlarımızın da sıkıntılarına değiniyor. Eğitimin en büyük kurtuluş olduğunu bastıra bastıra söylüyor. Kitaptan bazı alıntıları da buraya eklemek istiyorum. Özellikle de en çok tartışılabilinecek alıntıları seçmek istedim. - Kime kızayım bizi buralara getirdikleri için? Politikacıya mı, milliyetçiye mi, bölücüye mi, askere mi, esnafa mı, hacıya mı, hocaya mı, yobaza mı? Kime? Kime? (sf:171) - Cumhuriyet kendini kollamak ve savunmak zorundadır, kızım. Askerin bir görevi de budur; sınırları olduğu kadar, ilkeleri de korumak ve savunmak. (sf:176) - ilim irfan sahibiysen, senden nefret ediyorlar. Bağnaz ve dar görüşlüysen, hiçbir şeyi değiştirmeden, statükoyu sürdürmek istiyorsan ne âlâ. Ben buna katlanamıyorum. (sf:177) - Kırlarda ölüm, dağlarda ölüm, kentlerde ölüm, değişemeyen kafalar yüzünden de, okullarda, kurumlarda manevi ölüm. Siyasi çözüm bulunamadığı için ve karşılıklı inatlaşma sonucu, ne çok genç adam öldü, ne çok ana yüreği yandı, ne çok çocuk babasız, genç kadın kocasız kaldı. (sf:177) - Kötülük söz konusu oldu muydu, yoktu birbirimizden farkımız. Karşı saftakini perişan etmek için uyguladıklarımız, her iki tarafı da perişan ediyordu ne yazık ki. Üstelik bedenen olduğu kadar da manen. (sf:180) - Doğu'nun ezilen kadınlarını kurtarmaya çalış. Hem erkeklerin elinden hem de diz boyu cehaletin." "Türk kadınları ezilmiyor mu sanki?" "Ezilmez olurlar mı! Töreler hepsinin yakasına yapışmış." (sf:185) - O yoksulluk, o çaresizlik, itilip kakılmışlık... tarlayla evin arasına sıkışmış hayatlar.. (sf:186) - Kars'ın, Erzurum'un, Siirt'in, Doğubeyazıt'ın karlar altında kalmış, kuş uçmaz köylerinde gördüklerimi, yaşadıklarımı. Urfa'da bir ilçenin ilk ve tek yüksek okula giden kızı olduğundan, babası utancından kahveye çıkamayan Emine'yi, hemşirelik okuduğu için babaannesinin evinden kovulan Lice'li yetim Ayşe'yi, Kars köylerinin ayaklarında delik papuçları, sırtlarında yün hırkalarıyla her gün beş-on kilometre yürüyerek kar altında okula giden çocuklarını, köy yolunu şoseye bağlayan kavşakta, sabahın yedisinde yarım saat otobüs bekleyen ve kardan adama dönen, Pınarbaşı Köyü'nün Pınar'ını anlatıyorum. "Donacaksın Pınar, istersen köye dön. Bu karda otobüs gelmez belki" dedim. Kıpkırmızı olmuştu yanakları. Parmak uçları morarmıştı. "Gelir abla, gelir. Sen merak etme beni" demişti. "Ben her gün böyle gidip, geliyorum." Düşünsene , yirmi kilometre gidiş, yirmi de dönüş, kırk kilometre yol yapıyordu, günde. Ben donmak üzereydim soğuktan, onun gözlerinin içi gülüyordu. Neden biliyor musun? Okula gidiyordu da ondan. Yüzlerce yıldır süregelen kara kaderinden kurtulmak için, bir umuttu okul. Tek umuttu. Aileler yollasa bile, iklim şartlarının ağırlığından ve uzun mesafelerden dolayı okula kolay kolay gidemiyor o coğrafyanın kızları, (sf:187) - Bir gün, bir devlet dahi kursalar, bağımsız olamayacaklarını, çünkü her kim arka çıktıysa onlara, o arka çıkana sürekli bir diyet ödemek zorunda kalacaklarını, iplerinin hep birileri tarafından çekileceğini gösterebilmek... Batı ülkelerinin inayetiyle kurulan hiçbir ülkenin bağımsız olmadığını, olamayacağını ve huzur içinde yaşayamayacağını, hem tarihten hem de günümüzden örneklerle gösterebilmek isterdim. (sf:196) - Biz iki eski dost, düşman olabilir miyiz? Karşıt ordularda üniformalı askerler olarak karşı karşıya gelsek, yine mümkün değil birbirimizi kırmamız. Ne birbirimizi ne birbirimizin yakınlarını, hele de çocuklamızı, bırakın öldürmeyi, incitemeyiz dahi. Asla! Bir elmanın iki yarısı bile değiliz, tüm farklılıklarımızla birlikte, tüm farklılıklarımıza rağmen tek bir elmayız. (sf:197) - Mesela bu insanlar defalarca oraya buraya sürülmüşler. Artık öğrenmemiz lazım ki, sürgünün kimseye bir faydası olmuyor. Şiddet, dayak ve yasak da bir işe yarasaydı, bugüne kadar her sorunu çözerdik. Biz bunu geç anladık ama hala ayak direnenlerimiz var. Aynı durum karşı taraf içinde geçerli. Eli kapınca kolu istemek, mümkün olmayan şeyleri inatla tutturmak, pire için yorgan yakmak, sürekli isyan içinde olmak, dağdan inmemek. (sf:201) - İçimizde kemikleşmiş bir sevgi ve beraberlik duygusu da var. O kadar iç içe geçmişiz ki, dillerimiz ayrı olsa da heyecanlanınız, duygularımız aynı. Geçmişimiz aynı. Belki de o yüzden, çok benzeştiğimiz için hem sorunu çözemiyoruz, hem çözülemiyoruz birbirimizden. Az kaldı... çok az kaldı içine sıkışıp kaldığımız kalıpları kırmaya.. (sf:201) Genel olarak yazarın da bu siyasi ve toplumsal sorunlara karşı düşüncelerinin bu olduğunu kitabın samimiyetinden anlayabiliyoruz. Son olarak da diğer düşüncelerin aksine hoş bulmadığım bi alıntıyı daha paylaşmak istiyorum. Romanın kahramanı görüşmeye gitmek için kılık değiştirmek istiyor ve bunun için de baş örütüsü takıyor ve bu sözleri söylüyor. - Başımdan belime uzanan siyah örtüyle, bileklerime kadar inen gri mantonun içinde kımıldayamadan heykel gibi duruyorum. Ne korkunç bir his bu, bir kuleye hapsedilmiş gibi. Bir insan kendi özgür iradesiyle bezden bir kuleye hapsedilmeyi kabul edebilir mi? Neden bu kadar tepkisiz benim dinimin kadınları? (sf:4) Kendi düşüncesidir evet ama ben öyle düşünmüyorum diye buraya eklemek istiyorum. Kesinlikle bi polemik yaratıp yazarı da kınayamam. Belki de kahramanın üzerinden yola çıkarak bu düşüncedeki insanlara değinmek istiyor olabilir.. Uzun olduysa özür dilerim. Buraya kadar okuduysanız da teşekkür ederim. Kitapla ve yaşam umuduyla kalın ( çok zor ve acı da olsa)..
Bir Gün
Bir GünAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20182,803 okunma
·
180 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.