Öncelikle kitabın ilk kısmında Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşında yer aldığı cepheler özet şeklinde gayet güzel anlatılmış.
Aslında kitabın başlığını ilk gördüğümde esirlerin bireysel olarak hayatlarından anekdotlarla karşılaşacağımı, ailelerine yazdıkları mektuplardan sık sık örnekler göreceğimi sanmıştım. Ancak akademik bir eser olduğu için doğal olarak durum pek beklediğim gibi olmadı. Yok denilecek kadar az sayıda esir mektubu örneği vardı. Belki de özel mektupların yayınlanmasında bir sıkıntı olabileceği için bu şekilde olmuştur bilemiyorum.
Bunun dışında İngiltere, Rusya, Fransa, Romanya ve İtalya gibi devletler tarafından kurulan Osmanlı esir kamplarının herbiri hakkında tek tek bilgilendirme yapılmış. Kapmların kuruluş tarihi, konumu, kaç esirin bulunduğu, yaşam standartları vesaire hakkında detaylı bilgi verilmiş ama her esir kampı için bu bilgiler tekrar tekrar geçince biraz sıkıcı olabiliyor.
Kitapta en çok hoşuma giden ve beni şaşırtan kısım ise Rusya’daki Türk esirleri kurtararak İstanbul’a getirmeye çalışan Japon Heymeymoro gemisi oldu. Ancak maalesef gemideki Türk esirlerin Türk-Yunan savaşı nedeniyle başına gelmeyen kalmamış…