Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

180 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Her yaşantı, her acı tekildir, değiş tokuş edilemez ve tümeldir. İnsanın yersizyurtsuzlaşmasından yazının yersizyurtsuzlaşmasına. Yazı nerede yazılır? Örneğin Felluce’de, bombaların ve kurşunların ortasında, arasında, yazı? Tarih boyunca kuşatılmış şehirlerde yazı? Gündelik akışın bozulduğu, kesintiye uğradığında, kuşatma altındaki yerlerde yazı? Bir polis operasyonun adım adım daraltılan çemberi içinde ya da bir hapishanede baskın öncesi, diyelim “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasında yazı, olabilir mi?... Neden önce yazı anlamsızlaşır? Yoksa her şey zaten anlamsızlaştığı için midir sıranın yazıya da gelmesi? Kuşatılmış bir şehirden sağ kalan, bir hapishane operasyonundan sağ çıkan kişi ne yapar? Çıldırmamak için yazar mı, yoksa bir daha kâğıdı kalemi almaz mı eline? Dışarda kalanın tanıklığımıdır içerde kalıp da anlatamayanın anlatamadığını dile getiren, yoksa içerde kalıp da anlatamayanın sustukları ve kekeledikleri midir asıl anlatılan? Peki öteki kimdir, içerde kalan mı, dışarda olan mı? Öteki, tanınan, bilinen, yüzü görülmüş olan mıdır, yoksa ve özellikle hiç tanınmayan, meçhul olan m›? Öteki kim, düşman mı? Sağ kalan; kimsesi kalmamışsa, yeri yurdu kalmamışsa, gidebileceği, yeniden başlayabileceği bir hayatı kalmamışsa ne yapar? Zaman nasıl akar? Uykudan ve kâbuslardan nasıl sığınır uykusuzluğa ya da bir uykudan diğerine nasıl fırlatıp atar kendini? Hayatın ve insanın kuruma ihtiyacı yoktur. Ama başta devlet olmak üzere, aile, okul, kışla, işyeri, hastane, tımarhane, hapishane; tüm kurumlar dokunulmazdır. Kimileri tamamen benimsenmiş, kimileri yalnızca içine düşlünce ne olduğunu anladığımız ama sonra mümkün olduğunca hayatlarımızdan uzak tutmaya çalıştığımız kurumlar. Hemen hepsinin kuralları bütünsel sistemin işleyişini aksatmama esasına göre düzenlenmiştir; aksatanların “ıslahı” esastır. Sistem, otuzlu yaşlarına geldiğinde çoktan askerliğini yapmış, iş güç sahibi olmuş, çalışan, evli, çocuk sahibi, gündüzleri işe giden, akşamları yemekten sonra televizyonun karşısında uyuklayan, hafta sonu kendince eğlenen, alışveriş yapan, futbol konuşan, dört ya da beş yılda bir oy kullanarak demokrasi oyununa katılan erkekler ve bu ideolojinin fiili ve düşünsel destekçisi kadınlar sayesinde ayakta kalır. Ailede, kreşte, okulda öğretilen budur. Eksik kalan bilgiler de kışladaki aptallaştırıcı tekrar ve emir-komuta düzeniyle tamamlanınca insan artık işyerine teslim edilebilir hale gelmiş olur. Aksaklık varsa devreye girecek kurumlar bellidir: Klinik, tımarhane, hapishane... Hapishaneyi yazan insan, kendi içindeki hapishaneyi yazar. Yazan insan, kendisinden çıkan insandır, kendisini terk edendir. Kendisini terk eden insan, kendi içinde hapishaneyi taşımaz. Hapishaneyi yazan insan, hapishaneyi yazmaz. 05.02.1991 (saat 21.00) Bartın Cezaevi
Hapishane Çağı
Hapishane ÇağıIşık Ergüden · Sel Yayıncılık · 201767 okunma
··
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.