"Yağmurlu caddelerde gözümün gördükleri, doğal olarak, kafamda 'fikir' oluşturuyordu. Fakat konuşacak bir kimse bulamayan bu fikirler, hapis arılar gibi kafatasımın dört duvarına kendilerini vurmaya başlayınca varlığımın alçaldığını, bir kaptan gizlice akan su gibi insanlığımı yavaş yavaş azaldığını ve hasıl olan bu boşluğa bir tür hayvan zekasının karanlıkları dolmaya başladığını duyuyordum.
Düşünürdüm:"Ya şimdi yere düşsem, elim ayağım kırılsa, üstümden otomobil geçse ben ne yaparım? Halk beni saracak, ismimi memleketimi, yerimi soracaklar, bense, asfalt üzerinde kaymış bir araba beygiri gibi, etrafımdakilere sessizce bakmaktan başka ne yapabilirim?"
O zaman dünyanın en güzel bahçelerinden biri olan Frankfurt hayvanat bahçesine koşardım ve bu gurbet diyarında yağmurlu havada, demir kafeslerin arkasında, yaşlı gözlerle kendilerini seyre gelenlere dalgın dalgın bakan dilsiz hayvanlara bir kardeş acısıyla bakardım. "
Ss:52-53
Hastane odasından