Gönderi

Yazma evrenini şu sözlerle ifade eder sevgili Hasan Ali Toptaş;
Bana önce romanın duygusu gelir. Zihnimde uzak ve dağınık bir bulut halinde gezinmeye başlar. Bazen birkaç yıl taşırım bunu kafamda. Memurluk yaptığım yıllarda, akşam yemeğinden sonra hemen uyurdum ve gecenin ortasında uyanıp sabaha kadar çalışır, sabah da yeniden işe giderdim. Roman bitinceye kadar dört ya da beş yıl sürerdi bu durum. Sonra birkaç ay bu düzenin dışına çıkar, yeni bir romana başladığımda da tekrar eski düzene dönerdim. Şimdi emekliyim, günün her saatinde çalışıyorum. Nasıl yazdığıma gelince, ben asla tuşlarla yazmam, mümkün değil. Masada da yazamam çünkü alışmamışım. Çocukluğumda ben hep kilimlerin, minderlerin üzerine uzanarak ders çalıştım. Şimdi gövdem o konumu almadıkça beynim harekete geçmiyor; dolayısıyla ya yere ya da kanepeye kurbağa gibi yüzükoyun uzanıyor, kâğıdı önüme çekiyor velime dolma kalemi alıp öyle yazıyorum. Aynı sayfayı defalarca yazdıktan ve tamam artık, oldu dedikten sonra da kalkıp onu bilgisayara geçiyorum. Şükrü Erbaş'la yaptığımız bir söyleşide ağzımdan şöyle bir cümle çıkmıştı; yazmaya başlarken yalnızsın, bittiğinde daha da yalnız.
Sayfa 7 - Fikir Sanat ve Edebiyat dergisiKitabı okudu
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.