Brandon ve Josh da en yakin arkadaşlardı. Çift olarak gezilere çıkacağımızı ve beraberce bebek sahibi olacağımızı hayal etmiştim. Birbirine bitişik evler satın alacağımızı. Ve şimdi Kristen bensiz hayatına devam etmişti. Onun hayatı ritmini korumuştu ve benim hayatım yıkılmıştı, tıpkı Brandon'ın motosikleti gibi. Tutuklu kalmış gelişmeler içinde sıkışmış, kendimi bir türlü çıkaramadığım bir döngü içine hapsolmuştum.
Şimdiye kadar.
İçimde bir şey değişmişti. Belkide Tucker'in beni zorladığı rutindi veya yürüyüşler ya da güneş. Belki de bu köpeğin kaybettiğim adamdan gelen bir çeşit armağan, çabalamak için bir işaret olduğu düşüncesiydi. İşaretlere inanırdım. Rastgele bir şey olma ihtimali düşüktü. Dünyadaki bütün arabalar içinde, Tucker benimkinin önüne koşmuştu. Sanki beni seçmiş gibiydi.