Bu arada, 28 Ekim akşamı Sovyet birlikleri Budapeşte'yi boşaltmaya başladılar. Macar hükümetiyle Sovyet komutanı arasında varılan anlaşmaya göre, Sovyet birlikleri, isyancıların, silahlarını görevi devralacak olan Macar ordusuna teslim etmesinden 24 saat sonra çekilmeye başlayacaktı. Buna rağmen birçok mukavemetçi silahsız kalmayı reddettiği ve yer yer çatışmalar devam ettiği için çekilme gecikti. 30 Ekim sabahı, Rus askerleri hala başkent sokaklarında devriye geziyorlardı ve birçok bölgede çatışmalar sürüyordu. Öğleye doğru, hükümet Sovyet komutan nezdinde çekilmenin hızlandırılmasını istedi ve akşama doğru Savunma Bakanlığı'nın bildirisi 31 Ekim'de tan yeri ağardığında birliklerin çekilmiş olacağını duyurdu. Bu operasyon sırasında, diye ekledi, Macar Halk Ordusu birlikleri, polis ve Milli Savunma Teşkilatı düzenin yerleştirilmesini üstlenecekti. Aslında ordu da polis de düzensizdi. Milli Savunma Teşkilatı'na gelince, silahlı işçi ve öğrenci gruplarıyla oluşmaya çalışıyordu. Bu teşkilatı yaratırken hükümet isyancılara, isyancıhktan düzenli güce dönüşme imkanı veren bir el uzatıyordu. Savunma bakanının uygulamada hiçbir yetkisi yoktu. 26 Ekim'den itibaren, İhtilalci Askeri Komiteler, Mahalli Askeri Kurullar, başta hava üsleri ve askeri okullar olmak üzere hemen hemen her yerde oluşturulmuştu. 29'unda, ayaklanma taraftarı bir grup subay, ilk icraatı Sovyet taraftarı olmalarından şüphelenilen birkaç generali ihraç etmek olan Halk Ordusu İhtilalci Askeri Kurulu'nu oluşturdular. Aynı gün, en önemli isyancı grupları "ihtilalci isyan Güçleri" adlı teşkilatı kurmak üzere irtibat kurdular. Nihayet, ulusal polis ve sınır bekçileri kendi İhtilalci Komitelerini kurdular. 31 Ekim'de, bütün bu Komiteler, başlarında General Bela Király ve Albay Pat Maleter olan 21 subaydan müteşekkil Milli Savunma ihtilalci Komitesi'nin şemsiyesi altına girdiler. İhtilale birkaç gün kalana kadar Macar Ordusu'nun en üst düzey yetkilisi bu Komite oldu. Bu sırada, güvenlik güçlerinin bir araya toplanmasını beklerken bazı denetim dışı isyancı grupları kendilerinin kanun olmasını istemeleri nedeniyle Budapeşte'de kaotik bir durum yarattılar. Suçlu olsun ya da olmasın AVH üyelerinin avı endişe verici bir hfil aldı. (Resmi Beyaz Kitap'ta Budapeşte'de ve taşrada 234 ajanın öldürüldüğünden bahsediliyor.) Özellikle ciddi bir olay 30 Ekim sabahı Parti'nin ender Nagy'ci bakanlarından Büyük Budapeşte Partisi Sekreteri Imre Mezö, Cumhuriyet Alanı'nda, Parti genel merkezinde meydana geldi. Askerlik hizmetlerini yapmak üzere orduya alınan gençlerden kurulu bir AVH birliği tarafından korunan bina, Doğu Gan'nın arka tarafında konuşlanmış kalabalık bir isyancı grubunun saldırısına uğradı. Mezö yardım istedi ama ne Kurul Başkanlığı ne de Merkez Komitesi ona yardım temin edecek durumda değildi. Savunma Bakanlığı saldırganları dağıtmak için üç tank gönderdi ama askerler isyancıların tarafına geçti ve toplarını binaya çevirdiler. Kuşatılanlar teslim oldular ve başlarında Mezö olarak topluca dışarı çıktılar. Hepsi öldürüldü. Mezö'nün öldürülmesi komünistleri çok etldledi. Hatta, o ana kadar Nagy'nin komünist etldyi tamamen yok etmesiyle eş değer sayılmayan ve aslında yerli yerine oturtma iyimserliğini paylaşan Kadar'ın, Münnich'in ve birçok arkadaşının eskiye dönmelerine bu olayın neden olup olmadığı sorgulanabilir. Kadar'ın ve Münnich'in tekrar birleştirmeye ve silahlandırmaya teşebbüs etmeleri neticesinde Parti'ye dönük bir planlı katliam tehdidi hazırlanıyordu. Parti üyelerini Ulusal Muhafız Birliği'ne yazılmaya davet ettiler.
30 Ekim akşamı Nagy, Kadar ve Münnich komutanlarla ve Maleter de dahil ordu temsilcileriyle uzun uzun konuştular.
Budapeşte'nin merkezinde düzenin sağlanması, kamu binalarının ve Parti mekanlarının İhtilalci Gençlik Komiteleri'nce desteklenen silahlı askerler tarafından korunmasına karar verildi. Çok erken değildi, çünkü 31 Ekim günü boyunca son Sovyet tankları da -Parlamento'yu, içişleri Bakanlığı'nı ve Savunma Bakanlığı'nı koruyanlar- Budapeşte'den geri çekildiler. Sovyetlerin bu geri çekilmesi sadece bir savaş kurnazlığıydı. Bu gerçek sonra anlaşıldı. Son konvoylar başkenti terk eder etmez, başta Zahony olmak üzere, sınır kapılarından Macar toprağına taze kuwetlerin girmekte olduğu haberleri ulaştı. Geri çekilmenin baştan beri bir aldatmaca olduğu söylenemez. Bu karar muhtemelen birkaç gün önce Kremlin'in ağababaları Mikoyan ile Suslov tarafından alınmıştı. Bu arada bu ilk karar, 29 ve 31 Ekim arasında alınan ve Mareşal Jukov'a Macaristan'daki durumu tersine çevirme görevi veren ikinci kararla çakıştı. Birkaç gün boyunca, birliklerin çekilişi ve yeni bir müdahalenin hazırlıkları birbiriyle paralel sürdürüldü. Bu açıdan bakınca Sovyet Genelkurmayı'nın bu müdahaleyi ayaklanmanın başladığı ilk anda öngördüğü ihtimalini düşünmememiz için hiçbir sebep yok.