25 Ekim'den itibaren, Budapeşte'deki önemli bir gösterici grubu İngiltere ve ABD Elçiliklerine Macar meselesini BM'ye sunmalarını isteyen bir dilekçe verdi. Gösterici heyetinin üyeleri diplomatik temsilciler önünde, Sovyet birliklerinin müdahalesine dayanak olarak gösterilen Varşova Paktı'nın, SSCB'nin sadece dış saldırı olması durumunda yardımının söz konusu olacağını ve böyle bir durum olmadığını belirttiler.
1968'den sonra "Brejnev Doktrini" olarak anılan gizli maddelerden haberleri yoktu. Aynı gün, 25 Ekim'de, Başkan Eisenhower New York'ta Sovyet müdahalesini kınayan ve ''Amerika bütün kalbiyle Macar halkının yanındadır" ifadesini kullanan bir bildiri yayımladı... "Macar öğrencilerin ve çalışanların talepleri, tamamen SSCB ve ABD'nin dahil olduğu, müttefik güçler birliği ile Macar hükümetlerinin imzaladığı barış antlaşmasının Macar halkına güvence verdiği insan Hakları çerçevesindedir." Bu bildiri, Macarların ABD'ye güvenebilecekleri hayalini teyit ediyordu.
Washington hükümeti, gerçekten de İngiltere ve Fransa'yla Macar meselesini Güvenlik Kurulu'na götürmek amacıyla bir danışma toplantısı yaptı. Dışişleri Bakanlığı'ndakiler 1955 Varşova Paktı kurallarına göre Sovyet birliklerinin Macaristan'da konuşlanmasına çok zor karşı çıkılabileceğini tahmin ediyorlardı. Ama bu birliklerin bir iç isyanı bastırma hakları var mıydı? Sovyet birlikleri Macar yöneticilerin daveti üzerine kullanılmıştı. ABD birlikleri kendi yarıkürelerinde bir komünist ihtilal olsa aynı şekilde kullanılamaz mıydı? Büyük güçleri rahatsız eden nedenler az değildi. Özel muhabirlerin gönderdiği ayaklanmanın kahramanlık fotoğraflarının kamuoyunda-yarattığı heyecan dikkate alındığında hiçbir şey yapmadan duramazlardı. Diğer yanda, dünyanın Yalta adıyla birlikte anılan paylaşılması her zaman geçerliydi ve onların hareketini kısıtlıyordu. Macaristan Sovyet yarı küresindeydi. Büyük güçlerden hiçbiri, İkinci Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan statükoyu sorgulayarak risk almayı düşünmüyordu. Birkaç gün sonra, Washington ile Avrupa'daki başlıca müttefikleri arasında ciddi ayrım ve güvensizlik yaratan Fransız-İngiliz ortak Süveyş harekatının başlaması, Macaristan lehine etkili bir Batılı baskısı şansını azalttı. Her halükarda bir Rus vetosu söz konusu olabileceğinden, Güvenlik Kurulu Sovyet müdahalesini ahlaken mahkum etmekten başka bir şey yapamazdı. Zaten böyle yaptı. Üç Batılı birlikte hareket ederek Sovyetleri, Macarların temel hürriyetlerini güvence altına alan 1947 Antlaşması'nı ihlal etmekle suçladı. Sovyet temsilcisi Sobolev, BM'ye üye ülkelerin iç işlerine müdahaleyi yasaklayan ikinci maddeyi öne sürerek meselenin görüşülmesine karşı çıktı. Aynı kanıta dayanarakMacaristan daimi temsilcisi Peter K6s, kendi hükümeti adına Macaristan'ın iç işlerini ilgilendiren bir meselenin incelenmesine karşı çıktı. Bu itiraz Macaristan'da derhal bir hoşnutsuzluk fırtınası estirdi. İhtilalci Komiteler ve işçi Kurulları onun aslında Sovyet tabiiyetinde olduğunu ve asıl adının Leo Konduktorov olduğunu o an öğrendiler ve Nagy'den derhal K6s'u geri çağırmasını istediler. Bütün ümitsizliğe rağmen, Macarlar BM'nin Ruslara Macaristan'dan çekilmelerini söyleyeceğini umuyorlardı.... Ama, aslında Batı'nın ve BM'nin ne yapmak istediği buydu ne de yapabileceği.